30 Temmuz 2007

Japonyadaki seçimlerde bir Perulu

Haberlerden de izlemiş olacağınız gibi seçimlerde iktidar koalisyonu tarihi bir yenilgi aldı. E, olacağı da buydu. Abe, Koizumi gibi karizmatik olmadığı gibi, klasik bir LDP lideri olarak ne şiş yansın ne kebap, kimse üzülmesin partiden gitmesin diye, aslında kirlenmiş Koizumi düşmanlarını partiye geri kabul etti. Emeklilik sistemindeki problemler de kötü zamanlamaydı.

Haberlerde benim ilgimi çeken Peru'nun sürgündeki devlet başkanı, Alberto Fujimori'nin, Koizumi düşmanlarının kurduğu Halkın Yeni Partisi'den "Son Samuray" lakabıyla aday olduğu ve kaybettiğiydi. Fujimori-san aslında işlediği suçlardan dolayı Peru'ya iade edilip edilmeyeceği kesinleşene kadar Şili'de ev hapsinde.

Oldukça karışık bir durum. Adam hem Peru hem Japon vatandaşı. Bizde Cumhurbaşkanının ya da Başbakanın "öz ve öz Türk vatandaşıyım" deyip sonra ABD vatandaşı da olduğunun ortaya çıkması gibi bir şey. Bizler TC vatandaşlığından çıkmadıkça Japon vatandaşı olamıyoruz (ben de bu yüzden Japon vatandaşı değilim.) Meğer 1985'de çıkan kanuna göre Fujimori-san, Japon anne-baba çocuklarının Japon olarak kaydettirdiği için Japon sayılıyormuş. Aslında Peru vatandaşlığını bırakması gerekiyormuş, ama göz yumuluyormuş.

Yani bir su kaçıklıpı var ama, Japon siyasetinde bu işlere fazla kafa yormamak gerek.

22 Temmuz 2007

Nuri Bilge Ceylan'a tebrikler!!

Tokyo'nun kuzeyindeki Kawaguchi şehrinde düzenlenen 4. Skip City Uluslararası D-Sinema Festivalinde Nuri Bilge Ceylan'ın yönettiği "İklimler" 10 Milyon yen (yaklaşık 100 bin dolar) değerindeki Büyük Ödülü kazandı.

Bu yıl 4.sü yapılan festival oldukça ilgi gören küçük çapta bir gösterim. Digital teknolojinin kullanıldığı yapıtların gösterildiği festivalde bu yıl ben de şu filmleri seyrettim:
Japonya (Kısa), Twilight Clouds - First Love (Tazuko Aso, Tetsuya Kawaguchi)
İsrail, Paper Dolls (Tomer Heymann)
Çin, My Own Private Deutchland (Qiao Liang)
İtalya, Plan 17 (Antonio Manetti, Marco Manetti)
İklimler geçen Perşembe gösterilmişti, ben yetişememiştim.

Ancak Japonya'da-3



Yaşlı teyzelerin ağaran saçlarını siyaha değil de mora boyamasını ilk farkettiğimde bir hayli şaşırmıştım. Neden hala pek anlamış değilim. Arkadaşlara sordum, genç gözükme meraklısı gibi algılanmamak için siyah değil, ama bembeyaz da yaşlı durduğu için, Japonya'da soylu bir renk olan mor yanıtını aldım.

17 Temmuz 2007

Dün sallandık

Ağır bir hasar olmadı. Dün tesadüf 23 katlı bir binadaydım, Tokyo Shinjuku'da. Her depremde aynı korkuyu hissederim, hafif sallantılar gittikçe şiddetlenirken acaba dönülemez noktaya gelinecek mi? Dün de hiç kıpırdamadım, neyse sallanmalar yavaşladı. 28 katlı bina gacırtılar çıkartarak, geniş geniş yaylandı, esnedi. Sonra herşey normale döndü. Depreme hazırlıyız aslında. İş yerinde 3 ayda bir binayı boşaltma tatbikatı, evde kapının yanında duran acil durum çantası. Ama yine de çelik binayı inletiyor işte vurduğunda.

07 Temmuz 2007

7 Temmuz - Orihime ve Hikoboshi'nin buluşması




Dün Tanabata festivaliydi. Tokyo bölgesinde yukata (özellikle yazın ya da banyodan sonra evde giyilen kimono) ile gezen insan sayısı fazladı. Uzun renkli kağıtlara dilekler yazıldı. Bambu çubuklara asıldı.

Tanabata (yedi akçam) geleneksel yaz festivallerinden biri. Orihime (Prenses Ori) ve yıldızlardan biri, mitilojik kocası, Hikoboshi'yla yılda yalnız bir kere sevgilileri ayıran Amogawa'yı (Gök nehri-Samanyolu) aşarak biraraya gelirler. Aslında iki sevgiliyi böyle ayıran Orihime'nin babası, Gök tanırısı Tenkou'dur. Kızının işi babasına kıyafet örmektir ve evlendikten sonra bu işi savsaklamıştır. Buna kızan baba sevgilileri Amogawa ile sonsuza dek ayırmıştır. Yılda tek bugün hariç.

Yağmur yağınca Amogawa'nın suyu arttığından sevgililerin bir araya gelemeyeceği düşünülür. Saksağan kuşu kanatlarını gererek sevgileri böyle zamanlarda buluşturumuş.

Dün radyoda söyle dedi sunucu "insan ömrü için yılda bir kere görüşme çok acı. Ama sonsuz yaşam süren iki tanrı için o kadar kötü olmasa gerek."

Tüm dileklerin gerçekleşmesi dileğiyle...

06 Temmuz 2007

Gece yürüyüşü



Ben bir nehre yakın yaşıyorum, belki daha önce de yazdım. Buraya ilk taşındığım zaman nehir kenarı fazla çekici değildi. Pek birşey yoktu. Sonra ağaçlar arttı, biraz daha sevimli oldu ve ben geç de olsa nehri keşfettim. Simdi uzun yüryüşler yapıyorum, hafta sonları gündüz, hafta arası gece. Biraz önce yine oradaydım. 1.5 saatlik yürüyüş, koşu bandında televizyona bakıp koşmaktan daha eğlenceli.

Gece nehir gümüş gibi parlıyordu. Karşı yakanın ışıkları, köprüler, geçen trenler manzarayı gündüzden daha da ihtişamlı yapmıştı. Bulutlardan sıyrılmaya çalışan yarım ay, ve serin rüzgar. Nehrin kenarında durup geri dönmeden önce manzaraya baktım. Birden bir balık sudan dışarı sıçradı, daldı bir daha, sonra bir daha. 4 defa sonuçta. Balıklar bizim arada suya girmek istmemiz gibi, havaya atlayarak mı rahatlıyor dersiniz? Arada bisikletiyle geçenler bana pek dikkat etmediler. Daimi olarak nehir kıyısında yaşayan iki evsiz uykudaydı. Karşı kıyıdan ev tipi havai fişek atıldı. Geri dönüş için yola koyuldum.

Ve sessiz gecede Sezen Aksu'yu dinledim "Beni Unutma."

03 Temmuz 2007

Ancak Japonya'da-2




Japonlar zorluklara katlanmayı severler. (Pazar günleri TV'de maraton yarışmalarından canlı yayınlar çok popüler. Zorluklara dayanma "gaman" kavramını hissetmek için.)

Japonlar başka Japonların yaptıklarını yapmayı da severler. (Yeni yetmeler bunu inkar edip kendilerince olmak, "jibunrashiku" yaşamak isteseler de, yine de bir altkültüre ait olduklarını hissettiklerinde ancak kendilerini güvende hissederler.)

Geçen Aralık ayında Amerikan donat (doughnuts) şirketi Krispy Kreme Tokyo Shinjuku'da oldukça popüler Southern Terrace'da şube açtı. O günden beri dükkanın önünde kuyruk bitmiyor. Resimde görüldüğü gibi kuyruk bir kaç defa dönüyor sonra (resimde görülmüyor ama) binanın yanından uzayıp devam ediyor. Ortalama olarak 2-3 saat bekleniyormuş!!! Hergün!

Amerikan arkadaşların görüşü "donat için o kadar ancak Japonlar bekler, altı üstü bir donat." Sence nasıl derseniz...Kendim tabii o kadar ayakta dikilmedim, bizim patronun hanımı kutularca almış, dağıttı. Eh, üstü bol şekerli bir donat işte!