27 Temmuz 2008

Japonya Aynu'ları yerel halk olarak kabul etti

Japonya'da tek bir etnik grup olduğu düşünülür, herkes "Japon"dur. Vatandaşlık olarak bu doğru olsa da aslında Japonya'da pek çok etnik grup vardır. Örneğin Okinawa. 19.yy'a kadar yarı bağımsız olan Ryukyu Krallığı şu anda Okinawa olarak anılıyor. Altyazısız Okinawa dilini anlamak mümkün değil.

Geçenlerde Hokkaido'da yapılan G8 toplantısından önce apartopar hükümet Hokkaido'daki Aynu topluluğunu yerel halk olarak kabul etti. Aynular dil, din ve görünüş olarak honushuu'daki Japonlardan farklı ve Japonlar Kore yarımadası üzerinden bu adalara göç etmeden önce buraların yerlisiymiş. Sonrası malum: asimilasyon. Bundan sonra ne olacağı tam belli değil. Karar daha çok Japonya'nın imajını kurtarmak için atılan bir adım olduğu için doğal kaynakları işletme, yoğun olarak Aynuların yaşadıkları yerlerde ek haklar verilmesi anlamına geliyor mu bilinmiyor.

Japan's Ainu hope new identity leads to more rights

24 Temmuz 2008

Japonya'da yaz


Tokyo Shinbasahi istasyonu önünde yaz festivali.
Geçen hafta Tokyo'da yağmur mevsimi bitti, artık "resmen" yaz geldi.
Ağustos sonuna kadar geleneksel yaz festivalleri yapılacak. Haftasonları havafişek gösterileri, gecelerde mahalli "bon" dansları, ufak shinto kökenli bayramlar...
Ağustos ortasında pek çok Japon için "obon" olacak, ölenlerin ruhları eve dönecek, dualar edilecek.

19 Temmuz 2008

Adaletin bu mu?

Japonya'da sürekli oturma izni almak (benim gibi) torpilsizler için bir emek gerektirir. Kefil buluncak, 10 yıl kesintisiz yaşanacak, kağılar hazırlanacak, falan filan. Başvurudan sonra en az 6 ay beklenecek.
Aynı şey (benim aklımdan geçirmediğim) Japon vatandaşlığı için daha da zor.
Yabancı futbolcular ve sumo güreşçilerine iltimas geçilirdi zaten.
Ama en son şu olay iyice Japonya'da bu işlerın nasıl olduğunu gösterdi:
2004'te Japonya'da yaşamaya başlayan 68 yaşındaki Amerikalı Charles Jenkins, gecqen hafta, başvurusunu yaptıktan 2 hafta sonra, oturma iznini alıverdi. Nasıl oldu bu iş?
Charles Jenkins sıradan biri değildi tabii. Soğuk Savaş sırasında, hem de uçağıyla birlikte Amerikan ordusundan firar edip Kuzey Kore'ye sığınmış, 40 yıl orada yaşamiş, Japonya'dan kaçırıldıktan sonra K. Kore'de yaşamaya zorlanan Soga-san ile evlenmişti. 2004 yılında K. Kore'nin ayrılmasına izin vermesinden sonra Japonya'da yaşamaya başlamıstı. Bir ay ordudan firar cezasını Amerikan üstünde çektikten sonra sessiz bir hayat sürüyor şimdi.
Benim tahminim Jenkins'e bu iltimasın yapılmasının ardında K.Kore'nin kaçırdığı Japon ve G. Kore'lilerle ilgili verdiği istihbarat bilgileri olduğudur. Başka şeylerde olabilir tabii. Yine de haberi okuduktan sonraki "vay be" duygum geçmedi.


Deserter granted residency in Japan

10 Temmuz 2008

Japon tatlısı mı resim mi?



Tatlının dışı jöle, içi "shiro an", beyaz tatlı fasulye ezmesi. Yan taraftaki yaprak ortanca. Haziran ortancanın mevsimi olduğu için. Her mevsim için böyle bir yaprak ya da çiçek vardır eklenen.

08 Temmuz 2008

Komşuda neler oluyor?

Bahsettiğim "komşu" Bulgaristan ya da Yunanistan değil G. Kore.

Amerikan dana etinde deli dana hastalığı bulunduğu için bir kaç yıl önce ithal durdurulmuştu. Aynı şey Japonya'da da aynı dönemde olmuş, ete riskli parçaların bulaştığı saptanmıştı. (Omurga vb. gibi sinir sistemine yakın yerler.) Japonya bir süredir ithali serbest bıraktı ama Amerikalılardan 100% kalite beklediğini açıkça belirterek. Yine de arada bir Amerikalılar işi savsaklıyorlar. Kansans eyaletinde sırf Japonya ve Kore'ye et ithal eden çiftlikler olup, geçimlerini böyle kazanmalarına rağmen.

Kore'de hükümetin işi daha zor çıktı. Halk ayaklandı. Haftalardır hükümet ve Amerikan tarafına ödün verdiği düşünülen Başkan Lee Myung-bak istifaya çağırılıyor. G. Koreliler yapı olarak Japonlardan daha ateşlidirler. Grevler gösteriler mutlaka olaylı geçer. Bakalım işin sonu nereye varacak. Bush önümüzdeki günlerde veda ziyaretine geldiğinde iyi bir karşılama olmayacak.

Thousands in S Korea beef protest

07 Temmuz 2008

Görgü elden gitmeden-2



Daha önce yazdığım serinin devamı.
Başlık yine aynı: Posterde şöyle yazıyor: "Evde yap."

06 Temmuz 2008

Özürlüler için istasyonlardaki çaba



Özürlüler için asansörler arttığı için istasyonlarda bu manzara gittikçe azalıyor. Ne kadar asansör olsa da tekerlekli iskemleyi (akarabalar olmadıkça) indirenler yine de istasyon görevlileri. Gerçekten bu servis beni çok etkiler. Tek tek ilgilenirler bu durumla.

Bu arada resimdeki sarı bantlar tırtıklı olup görme engellilerin yolunu bulması için yapılmış.

01 Temmuz 2008

Japonya'da neden nüfus azalıyor?

Bu konuda bir çok araştırma var ama, ben kendi bildiğim, gördüğum, arkadaşlardan doğrudan duyduğum şeyleri yazayım.

Sorunun pek çok boyutu var, hepsi de birbiriyle bağlantılı. Bence iki büyük etken var: bireylerin değişen öncelikleri ve ekonomik faktörler.

Bireyselerin değişen öncelikleri konusunda, evlenmenin cazip olmamaya başlaması var. Özellikle bayanlar için. Çalıştıklarından elde ettikleriyle kendi başlarına buyruk bir hayat yaşarken, bir koca-aile-ev olayına pek sıcak bakmayanlar var. "Kim uğraşıcak şimdi." Kendi parasıyla özgürce yemeğe içmeye gitmek, yurtdışına gezmeye gitmek, arada bir 200,000 yenlik çantalar almak daha cazip. (Benzer temalar Bridget Jones's Diary'de de işlenmiş, gelişmiş ülkelerdeki benzer yaş yapısındaki kızlar arasında hit olmuştu. ) Bazısı kendi evine bile çıkmıyor. Bunlara "parazit bekar" deniyor. Evlenmeyi gerçekten isteseler de bu sefer zor beğenip seçiyorlar. 35'lerde evlenseler bile 2. çocuğun riski var, tek çocukta kalıyorlar. Erkekler evlenmeye daha sıcak baksa da, "beğenilmeyip" bekar kalanlar da var. Parazit yaşamayı seçenler de.

Ekonomik olaya gelince: çocuk yetiştirmekle ilgili herşey, sağlık giderlerinden özellikle eğitime kadar çok pahalı. 2 çocuktan fazlasıni etrafımda çok az gördüm. 2 çocuktan fazlası için büyük bir ev, büyük bir araba da gerek. Hepsinin üniversite de dahil masrafları var. Artık iş güvencesi de olmadığından bu gelirin hep olacağı da garanti değil. Aileyi desteklemek için kadın çalişsa ki, Japon kanunlarında doğum izni 1 yıl, bu sefer her yerde kreş yok, kreş de para. Japon toplumu aynı zamanda rekabet toplumu. Kimse kimseden geri kalmak istemez. Bu yüzden refah seviyesini yüksek tutmak mantıklı geliyor pek çok aileye.

Not: Refah artarken, 90'ların başına kadar, herkes refahtan pay alabiliyordu. Alınacak pay azaldıkça "başarılı olanlar" ön olana çıkıp, daha büyük pay almaya başladı. Eşitliğin bozulmasıyla beraber "tutunamayanlar", "geride kalma-bırakılma" duygusu, hayal kırıklığı hissediyor. Sisteme, topluma karşı hissettilen bir öfkeye dönüşebiliyor. Bu da geçen haftaki konuda biraz değindiğim konuydu.