"Ortak Renkler", ortak renklerimiz. Bu sayfaları okuyanlar belki kendilerinden bir şeyler bulacaklar benim renklerimde.
20 Nisan 2006
Utada Hikaru'dan Keep Tryin'
Keep Tryin', Utada Hikaru'nun son sarkisi. Icimizden insanlarin hikayesi. Sebat edin, denemeye devam edin, diyor. "Gelin hanim, teyzeler, amcalar, ofis iscileri sebatla denemeye devam edin."
Ask icerikli sarkilar nedense Turkce sarkilarin ana konusu eskiden beri. Belki en temel, en eski, en derinlerdeki acilarimiz askla ilgili oldugu icin. Yalnizca Turkcede degil, diger diller de, diger ulkelerde de.
Bazen iste Hikki'ninki gibi sarkilar baska dertlere de deva oluyor.
3-4 yil once, ekonomik depresyonun sokaklarda hissedildigi, isten cikarilan orta yastaki amcalarin sapir sapir intihar ettigi yillarda "Ashta ga aru" (Yarin Var) liste basi oluvermisti. Insanlara umut verdi. Iste onun gibi.
Su anda Google Video'da Tarkan'in Asik Veysel Uyarlamasi "Uzun Ince Bir Yoldayim" i dinliyorum. Iste yine gundelik yasamdan, daha uzun "menzilli", cok uzun zaman dinlense de bikmayacak sarki.
Bunun gibi iste.
15 Nisan 2006
Evsizleri insan yerine koymamak
Abe Kobo'nun Kutu Adam (Hako Otoko) kitabinda surekli kutu icinde yasayan bir adamdan bahsedilir. "Bu belirsiz, anonim kişilik toplumsal baskıdan korunmak için kendi ile başkaları arasına bir ekran yerleştirmiştir; kutu ise, onun için hem güven verici hem de koruyucudur. Acı çekmesine ve yapayalnız olmasına rağmen mizaha ve hatta aşka da yetkindir."
Tokyo'da cok buyuk bir evsizler ordusu vardir. Ueno ve Yoyogi parklarinin sinirlarinda mavi cadirlar hemen goze carpar. Bati Shinjuku'da buyuk binalarin altinda da. Inanilmaz duzenleri vardir. Kimi cadir ve kutularin kapilari vardir. TV'ler, radyolar, isiticilar. Bazilari o kadar sansli degil. Bizim istasyon binasinin kenarindakiler genelde kuru bir battaniye ustunde yatar.
Ama ortak yanlari toplum disinda itilimislikleridir. Genelde Japonlar bu insanlari gormezden gelmeyi secerler. Gecerde mesela yolun kenarinda yatan biri vardi, olmus ya da hasta olan da vardi, esyalari biraz etrafa sacilmisti. Ama kimse ilgilenmedi, gormezlikten gelmeyi sectiler herzamanki gibi.
Gecen ay ergenlik cagindaki gencler bir evsizi yakarak (sanirim barinagina molotof konkeyli atarak) oldurmus. Mahkemede pismanlik bile duymamislar. "Oyle birinin yasamasi ile olmesi bir" demisler. Baska bir yerdeki bir olayda doverek bir evsiz adamjagizi oludurmus gencler. Baska bir olayda ise Tokyo'da Sumida nehrinde yuzmeye zorlamislar bir baska adamcagizi, adam olmus.
Tabii bunlar buyuk genellemeler yapmaya izin vermez ama yine de buyuk bir carpiklik var ortada. Belki de toplumun kaliplarindan yorulup disarda yasamak isteyen insanlar, bu insanlara hic bir merhamet ve dikkat gostermeyen toplumun buyuk bolumu, ve simdi de sadistliklerini bu insanlarda deneyen ruhsuz gencler.
Cok yalnis birseyler var bu iste. Japonya'daki cozemedigim celiskilerden biri.
02 Nisan 2006
Tokyo'nun dogusu, batisi
Bir sehre ilk gelenler, once sehrin merkezini bulmaya calisirlar haritalarindan, rehber kitaplarindan. Tokyo'ya ilk gelenler icin Tokyo'nun merkezi bulmak zordur. Cunku Tokyo'nun tek merkezi yoktur. Tokyo cok merkezli bir metropolistir. Belki de Tokyo'nun gecmisinden kaynaklanan bir sey, birbirine trenle, metroyla bagli kasabalar, semtlerden olusur.
Her bir semt icin aslinda yazacak cok sey var. Ozel dukkanlar, semt sakinlerinin ozellikleri, yemek yenecek yerler falan.
Benim icin oncelikle Tokyo dogu ve bati diye ayrilir. Kuzey ve guney diye de ayriliyor sanirim, sma ben kuzey Tokyo'yu cok bilmem. Sanirim Ikebukuro civarindan kuzeyi Saitama'ya daha yakin. Dogu ve bati Tokyo nerde birbirinden ayrilir? Bence Akihabara'da. Bazilarina gore Suidobasi'de. Bati Tokyo benim icin surekli yenilenen son moda yerleri, kiyafetleri, egilimleri ve "oshare" (son moda, sik tarz) insanlari ifade eder. Bati Tokyo Avrupalidir. Ginza'da gece kiyafetleri giyilir, Ginza martiniyi, klasli yetiskinligi, parayi, cagristirir. 60larin, 70lerin takim elbiseli, sigara dumanli, ampullu-neonlu havasi sokaklardadir. Omotesando genctir, yabacidir, genistir, Meiji Jingu'nun golgesi ana caddededir. Sokak icleri sanatci yatagidir, kafelerde yazin rehaveti vardir. Gecelere sarap kadehinden bakilir. Shibuya teen'dir. Gurultu patirdi, birbirine girmis kalabalik, kisch modanin merkezidir. Harajuku, Omotesando ve Shibuya'nin karisimidir. Shinjuku 90larin yuksek yuksek cam binalari, 70lerin kucuk dokuntu dukkanlari ve dogusundaki bar ve klupleriyle Tokyo'nun kucuk bir ozeti gibidir. Daha batida Kichijoji, Shimokitazawa, Nakano falan kendilerine ozgu kucuk merkezlerdir. Hele Shimokitazawa kucuk butikleri, tiyatro, sanat atolyeleri ve envayi cesit dukkanlariyla yetiskinlige erismis Harajuku'nun gencleri icidir. Kivrimli yollarinin her kosesinde bir giz vardir, ama uyandirdigi hissin aksine, yolar denize cikmaz.
Dogu Tokyo Akihabara'da baslar (benim icin). Cilgin elektronikciler, korsan programlar, ikinci ya da birinci el harike bilgisayarlar, maid kafeler'le Tokyo'nun en kendine ozgu merkezlerindendir. Doguya dogru gidince ilk merkez turistik klasik Asakusa'dir. 2. Dunya Savasi oncesi onemli yasam merkezlerinden olan Asakusa, simdilerde Sensoji tapinagi ve hala unlu lokanlatalariyla kalabaliklari kendine cekiyor. Sumida nehrinden Odaiba'ya gitmek de cok kolay! Asakusa'da insan dogu Tokyo'yu hissetmeye baslar. Zaman biraz durmus gibidir. Dukkanlar o kadar steril degildir, insanlar da gunumuzu biraz gerilerden takip eder gibidir. Edo devri gibi degildir tabii, ama yine de zaman biraz durmus gibidir. Ryogoku benim icin cok ozeldir. Ilk defa sushi yedigim yer sanirim burasidir (1993'te Tokyo Edo Muzesi gezisdi sirasinda). Muzeden baska en onemli olay sumo gures arenasi ve yazin duzenlenen havai fisek festivalidir (Sumida Nehri Havai Fisek Yarismalari Festivali.) Sonra sira doguya gittikce Kinshicho, Shinkoiwa ve Koiwa gelir. Koiwa'nin otesi artik Chiba'dir. Tokyo sinirlarindan cikilir. Bu 3 merkez biraz birbirine benzer. Koiwa'da etnik Koreli azinlik coktur. Hangulca ilanlarini asmis lokanta, klup ve bakkallar dikkat ceker. Bu 3 merkezin ortak ozellikleri pasli, eski, batili ozentisi ama kisch havalari, yakuza elindeki pachinko dukkanlari, erkek ya da kadinlara ozgu "pavyonlari" dir. Dogu Tokyo'da "chinpira" coktur. Chinpira nasil Turkce'ye cevrilir bilmem. Sanirim serseri falan gibi. Ama burda genelde biraz kenarda kosede kalmis, yakuzayi cagristiran isler yapan, kisch kiyafetler giyen (altin zincirler, beyaz/siyah rugan ayakkabilar, koyu renk bol takim elbileseler, kumu sac rengi vb.) erkek "guruhunu" ifade eder.
Birbirine gelir duzeyi ve yasam tarzi cok yakin gibi gorunen Japonlar arasinda iste biyle farklar olabiliryor. Chinpira Tokyo ile Oshare Tokyo gibi...
Her bir semt icin aslinda yazacak cok sey var. Ozel dukkanlar, semt sakinlerinin ozellikleri, yemek yenecek yerler falan.
Benim icin oncelikle Tokyo dogu ve bati diye ayrilir. Kuzey ve guney diye de ayriliyor sanirim, sma ben kuzey Tokyo'yu cok bilmem. Sanirim Ikebukuro civarindan kuzeyi Saitama'ya daha yakin. Dogu ve bati Tokyo nerde birbirinden ayrilir? Bence Akihabara'da. Bazilarina gore Suidobasi'de. Bati Tokyo benim icin surekli yenilenen son moda yerleri, kiyafetleri, egilimleri ve "oshare" (son moda, sik tarz) insanlari ifade eder. Bati Tokyo Avrupalidir. Ginza'da gece kiyafetleri giyilir, Ginza martiniyi, klasli yetiskinligi, parayi, cagristirir. 60larin, 70lerin takim elbiseli, sigara dumanli, ampullu-neonlu havasi sokaklardadir. Omotesando genctir, yabacidir, genistir, Meiji Jingu'nun golgesi ana caddededir. Sokak icleri sanatci yatagidir, kafelerde yazin rehaveti vardir. Gecelere sarap kadehinden bakilir. Shibuya teen'dir. Gurultu patirdi, birbirine girmis kalabalik, kisch modanin merkezidir. Harajuku, Omotesando ve Shibuya'nin karisimidir. Shinjuku 90larin yuksek yuksek cam binalari, 70lerin kucuk dokuntu dukkanlari ve dogusundaki bar ve klupleriyle Tokyo'nun kucuk bir ozeti gibidir. Daha batida Kichijoji, Shimokitazawa, Nakano falan kendilerine ozgu kucuk merkezlerdir. Hele Shimokitazawa kucuk butikleri, tiyatro, sanat atolyeleri ve envayi cesit dukkanlariyla yetiskinlige erismis Harajuku'nun gencleri icidir. Kivrimli yollarinin her kosesinde bir giz vardir, ama uyandirdigi hissin aksine, yolar denize cikmaz.
Dogu Tokyo Akihabara'da baslar (benim icin). Cilgin elektronikciler, korsan programlar, ikinci ya da birinci el harike bilgisayarlar, maid kafeler'le Tokyo'nun en kendine ozgu merkezlerindendir. Doguya dogru gidince ilk merkez turistik klasik Asakusa'dir. 2. Dunya Savasi oncesi onemli yasam merkezlerinden olan Asakusa, simdilerde Sensoji tapinagi ve hala unlu lokanlatalariyla kalabaliklari kendine cekiyor. Sumida nehrinden Odaiba'ya gitmek de cok kolay! Asakusa'da insan dogu Tokyo'yu hissetmeye baslar. Zaman biraz durmus gibidir. Dukkanlar o kadar steril degildir, insanlar da gunumuzu biraz gerilerden takip eder gibidir. Edo devri gibi degildir tabii, ama yine de zaman biraz durmus gibidir. Ryogoku benim icin cok ozeldir. Ilk defa sushi yedigim yer sanirim burasidir (1993'te Tokyo Edo Muzesi gezisdi sirasinda). Muzeden baska en onemli olay sumo gures arenasi ve yazin duzenlenen havai fisek festivalidir (Sumida Nehri Havai Fisek Yarismalari Festivali.) Sonra sira doguya gittikce Kinshicho, Shinkoiwa ve Koiwa gelir. Koiwa'nin otesi artik Chiba'dir. Tokyo sinirlarindan cikilir. Bu 3 merkez biraz birbirine benzer. Koiwa'da etnik Koreli azinlik coktur. Hangulca ilanlarini asmis lokanta, klup ve bakkallar dikkat ceker. Bu 3 merkezin ortak ozellikleri pasli, eski, batili ozentisi ama kisch havalari, yakuza elindeki pachinko dukkanlari, erkek ya da kadinlara ozgu "pavyonlari" dir. Dogu Tokyo'da "chinpira" coktur. Chinpira nasil Turkce'ye cevrilir bilmem. Sanirim serseri falan gibi. Ama burda genelde biraz kenarda kosede kalmis, yakuzayi cagristiran isler yapan, kisch kiyafetler giyen (altin zincirler, beyaz/siyah rugan ayakkabilar, koyu renk bol takim elbileseler, kumu sac rengi vb.) erkek "guruhunu" ifade eder.
Birbirine gelir duzeyi ve yasam tarzi cok yakin gibi gorunen Japonlar arasinda iste biyle farklar olabiliryor. Chinpira Tokyo ile Oshare Tokyo gibi...
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)