28 Ağustos 2007

Mishima'da bir müze


clematis-no-oka



Mishima, İzu yarımadasının karaya bağlandığı noktanın ortasında bir kasaba. Bu haftasonu Atami gittim, dönüşte Mishima'daki Clematis-no-oka müzesine uğradım. Müzenin adı Türkçesini bulamadığım Clematis çiçeğinden geliyor. Oldukça yeşil bir araziye yayılmış alanda sanatçılara adanmış müzeler var. Bernard Buffet'nin müzesi oldukça kapsamlıydı. Esas sürpriz İtalyan heykeltraş Vangi'ye ayrılmış Vangi Sculpture Garden Museum (MUSEO VANGI) idi. Yukardaki resim müzenin bahçesinden. Oldukça dinlendirici değil m?

Japonya'da böyle alakasız yerlerde "taşrada" hem de böyle müzeler bulmak hep tatlı bir sürpriz olmuştur. Japonya'nın çok sevdiğim yanlarından biri bu.

24 Ağustos 2007

Hep yabancı kalmak

Amerika gibi değil burası. Yabancı hep yabancı kalıyor. Kültürel farkı herzaman hissetmek münkün. İnsan bazen çok yakın olduğunu düşündüğü zaman bile, öyle bir olay oluyor ki dışlandığını, aslında gösterilen yakınlığın sahte olduğunu hissediveriyor. Bu olay geçenlerde Türk bir arkadaşın başına gelmiş.

Çalışma ortamında en önemlisi farklılığın nerden kaynaklandığının, yani Japonların düşünce ve duygu durumlarının kökenlerinin bilincinde olmak gerek. Uzlaşma gerekiyor mu gerekmiyor mu tabii duruma bağlı. İşin hedefleri belirliyse, hedeflerde birleşmek en kolayı. Araya ikincil, saklı hedefler girdiyse bir az daha uğraşmak gerekiyor. Tabii kişisel bazda, duygusal ilişkiler farklı.

Sonuç: fazla onlardan olmaya zorlamamalı. Nasılsa mümkün değil, işler yürüsün yeter. Fazla da kafaya takmamalı. "Kırk yıllık Yani olur mu Kani" derler ya.

21 Ağustos 2007

Japon erkekleri alkolik mi akşamcı mı?

Dün akşam trenle dönerken yanımda orta yaşlı bir adam benim gibi ayakta dikilmeye başladı. Oldukça kalabalık trende adamın bana deymesiyle terini ve alkol kokusunu farkettim. Adam ayakta zor duruyordu, trenin sarsıntısıyla o da sallanıyordu, gözleri kapalı ve yığılmak üzereydi. Ön tarafındaki kıza biraz fazla (ayıptır söylemesi) yüklenir gibi oldu. Neyse kız yer falan değiştirdi, rahatsızlık önlendi.

Japonların büyük çoğunluğu içkiye zayıftır. Hemen kızarırlar çünkü alkolü mas edecek enzimleri karaciğerleri yapamıyor. Buna rağmen alkol kültürün bir parçası. Cenaze ve düğünlerdeki Shinto törenlerinde sake kullanılır. Yılbaşında da. Sosyal olarak iş çıkışı "bir tek atmak" çok yaygın olduğu için meyhaneler ve içkili yerler hafta arası bile takım elbiseli salaryman'lerle doludur. Gecenin geç saatlerinde de çakır keyiflerle beraber "zom" olmuşlar da trenleri sokakları doldurur. Tren platformlarında yerde ya da bankta sızmışlara da rastlanır. Son trenden sonra evlerine nasıl dönerler? Evine dönünce banyo sonrası bir ufak kutu birayı diklemek yalnızca çalışan erkeklerin değil kadınların da bir "lüksü".

Alkol toplumsal iletişimin bir parçası aynı zamanda. Ayıkken konuşamayan insanlar özel ve iş yeri sorunlarını alkolle birbirlerine açıveriyorlar. Alkol masası bağı nerdeyse askerlik arkadaşlığı gibi oluveriyor. Olayın şimdikilerdeki adı "nominikeyshon". Bu söz içmek ve communication'dan oluşuyor. İş hayatının vaz geçilmez parçası. Japonlarla gerçekten iletişim kurmak için de akşamcılık biraz gerekiyor yani. Akşamclık ve alkolikliğin arasındaki ince çizgiye dikkat edilmesi koşuluyla!

Yazdan sesler


Burası bizim şirketin arka tarafı her türlü cırcır ve Ağustos böceği tam koro sernatta. İşten bunaldıkça kaçış adresi burası.

15 Ağustos 2007

Dev örümcekleri de unutmamalı



İstanbul'da büyüyen ben Japonya'da olur olmaz yerlerde yazın bitiveren dev örümcekleri görünce çok şaşımıştım. Bildiğim kadarıyla zehirli değil bunlar, ama korkunç. Resimdeki yaratık bacak ucundan 8 cm falan var.

10 Ağustos 2007

Cool Biz'in sonu mu geliyor?

Koizumi zamanında Japonya için çok yeni ve alışılagelmedik bir adet başlatmıştı: Cool Biz. Bürokratlar ve politikacılar yazın kravat takmayacaktı. Böylece fazla sıcaklamayıp, klimaları sonuna kadar açmayacak, böylece enerji tasarrufu yapılacaktı. Bu adet devam ediyor. İş dünyasında da benimsendi, trenlerde kravatsız salaryman sayısı oldukça fazla. (Tokyo Osaka gibi büyük şehirlerde koyu renk takım elbiseli, kravatlı bir örnek erkek kalabalığı çok tipiktir.)

Halk da alıştı derken, bir de baktık ki, son seçimlerde meclisteki oyunu arttıran Democratic Party of Japan, bu uygulamaya karşıymış. Tek fonksiyonu muhalefet olan bu parti, aslında 50 yıldır iktidarda kemikleşmiş Liberal Democrat Party'nin "anti"si olmaktan başka bir marifet göstermemiştir. (Hımmm, bu hikaye çok tanıdık geliyor, değil mi?)

Senatodaki oldukça yaşlı ve kaşarlanmış gözüken lider TV'de "ciddiyetsiz, kendini salmış kıyafetle dolaşmak hiç doğru değil" dedi. Wow, partiyi yenilikçi ve reformcu diye yutturmak o kadar kolay olmayacak artık, takke düşüp kel görünüyor.

06 Ağustos 2007

Sonunda "semi" çıktı



Bu yıl sıcak bir yaz beklenirken Haziran-Temmuz oldukça serin geçti. Ağustos böceğinin (semi) sesi olmadan yazın gelışini hissetmem, Japonlar da hissetmez. Sonucta bizim orda haftasonu semi çıktı. Aman ne ses. Gece gündüz ağactan su emip "viiin, viin". En cırtlak en tiz frekanstan yayın. Bu sese alışmam ve onu yok saymam biraz zaman aldı ilk başlarda. Ama şimdi yaz onsuz başlamıyor.

Japonyadaki tür, yerin altında 7 yıl falan bekledikten sonra, yer üstündeki yetişkinlik döneminde bir hafta kadar yaşıyor. Yaz biterken yerlerde ölü Ağustos böceleri artar, geceleri de yalnızca düşuk frekanslı cırcır böcekleri duyulur.

Kafanızın çok karışık olduğu anlar

Bazen yaptıklarınızı çok anlamsız bulduğunuz, başka bir şeyleri yapmayı istediğiniz olur mu hiç? Ama neyi neden ne zaman yapmak istediğinizi sizin de bilmediğiniz, sordukça kaybolduğunuz, içinizdeki karanlıgın koyulaştını hissettiğiniz. Pazartesilerin daha başlanmaz, ayakların ofise bir türlü gitmediği günler. Kaçmayı uzaklara gitmeyi çok çok istediğiniz. Hatta başka bir yaşamı özlediğiniz, başka biri olursanız aydınlık bir duygunun içinde yaşadınızı hayal ettiğniz. Ama bir yandan da başka bir sizin nasıl ortaya çıkacağını bilemediğiniz.

Ne yaparsınız böyle zamanlarda? Terapiye mi koşarsınız? Arkadaşlarınıza mı? Tatile mi çıkarsınız? Sevgilinizin dizine mi koyasınız başınızı?

Ne olur bana da söyleyin...