31 Ağustos 2006

Japonya'da yazın sonu

Türkiye'de de Japonya'da da yaz resmen 31'inde biter.

Ama fark şu ki, Türkiye'de bölgeye göre yaz kavram ve yaşam sitili olarak Eylül hatta Ekim sonuna uzar. Belki de yaz satti bitene kadar. Köz kestanenin kokusu duyulana kadar.

Japonya'da fiilen yaz bugün biter. Okullar haftanın hangi gününe gelirse gelsin 1 Eylül'de açılır. Tüm deniz mevisimi biter. Plajların etrafındaki büfeler falan kapanır. Şemsiye-şezlong kiralanmaz. Yaz saati uygulaması da olmadığı için günlerin kısalmaya başladığı hemen hissedilir.

Ben hala Türkiye'deki yazı severim ve özlerim.

25 Ağustos 2006

Metroda haremlik selamlık



Tokyo'da bir süredir metro hatlarında bayanlara özel vagonlar var.

Bu uygulamanın nedeni trenlerdeki bayanlara yönelik taciz (chikan) olayları. Japonya'da eskiden beri bu olaylar çok yaygınmış. Nedeni benim uzmanlık alanım değil, ama aklıma gelenleri sıralayabilirim: En başta erkeklerin güç açı olması. Japon erkeklerinin dış görünüşünün altında feci bir kendine güvensizlik yatar. İş yerlerinde okullarda sürekli hiyerarşiye boyun eğmeleri ve itaat etmeleri gerekir. Sonra bayanların genelde pasif rolleri benimsemesi ve herşeyi sineye çekmesi. Yani gücünü denemek ve göstermek isteyen erkekler için ideal hedef. Cinsel açlığı çok düşunemiyorum, çünkü cinsellik burda çok serbesttir.

Bu uygulamaya rağmen geçenlerde bir haber dikkatimi çekti: Son zamanlarda chikan nedeniyle tutuklamalar yaygınlaşmış. Demek ki artık bayanlar seslerini çıkarabiliyor. Metro'da chikan azalırken Japon Demiryollarına ait olan ve diğer özel sirket hatlarında chikan artmış.

Demek bir taraftan sıkarken öbür taraftan patlıyor bu işler.

24 Ağustos 2006

Obon, ölenlerimizi analım


Ağustos yaz tatili demektir. Evin babası zor bela bir hafta tatil alır. Ve yılbaşındaki 2-3 günün dışında da başka tatil yoktur.

Ağustos aynı zamanda Obondur. Ailenin ölenlerini anma, mezar ziyaretleri ve dua etme zamanı. Ailenin eski nesillerine minnet duyma...

Japonlar ruhlara çok inanır. Evlerde ölenlerin ruhları için özel sunak vardır. Ruha yiyecek içecek verilir, dua edilir, tütsü yakılır. Ölenle bağ devam eder.

Mezar deyince unutmamak gerekir ki Japonya'da gömme yoktur. Herkes yakılır ve mezar küller içindir.

21 Ağustos 2006

Sarariman yaşamından 3 örnek

("Sarariman", Japonca'da icadedilmis bir sozcuktur. Salary-man, maaşa talim eden, şirketlerdeki bordurolu erkek yığınını tanimlar. Ayni zamanda uzun çalışma saatlerini, şirkete kendini adamayı, takım elbise içine hapsolmayı da çağrıştırır.)

Durum 1: Ayrı gayrı olmaz
Yer: Royal Host, Family Restaurant
Ben yemek yerken yan taraftaki iki sarariman'e dikkat ediyorum. Biri 30'lu yaslarin sonunda, digeri herhalde 40'li. Genc olani biraz elpençe divan durumunda. Yaslisi bacaklarini acmis. Ikisi de ayni seyleri ismarlamislar, icecekleri de buzlu kahve. Genc olani daha cok onaylar durumunda, yaslisi da daha cok soyle boyle yapilmali havasinda. Genc icin onemli olan o durumda yaslinin kql olacağı hic bir seyi yapmamak, risk almamak. Ne olur ne olmaz. Farki yemegi, içeceği ısmarlamak bile risk olabilir. Eh, ya karsisindakinin cani cekerse. Fiyat da sorun, az odense bir sorun, cok odense bir sorun. Insan yorulur degil mi?

Durum 3: 5 gün çalışmak istemiyoruz
Yer: Bizim sirketin icinde oldugu bina, asansor
Yine gencce bir adamlar bu sefer 60larinda bir baska sarariman.
Genci soyle diyor: "Maasim azalsa da hafta ortasinda bir gun tatil yapmayi isterim. Daha cok is cikaririm boyle. 5 gunluk haftaya dayanamiyorum."
Yaslisi da onu onaylayarak: "Kesinlikle benim icin de daha verimli olur."



Durum 3: Öğlen içkisi
Yer: Tokyo'da is merkezlerinden biri
50lerinin sonunda bir sarariman amca yol kenarindaki sigara içilebilen bankalarda tüttürüyor. Yaninda da (benim en sevdigim chuu-hai markasi?chuu-hai soda, likör ve meyva suyu ya da çay kokteylidir, coğunlukla likör shochu olur) Kirin Hyoketsu var, 500ml'lik kutuyu açmış. Saat daha 12:30, dün de haftasonuydu. Demek ki işe öyle gitmek OK. Umursamıyor artık, ya da yorgun ve stresli, alkol kolay oyalama.

Ilk durum hala resmi olarak gecerli iliski duzeyini, sarariman yaşamının tipik örneği (tatemae?resmi yüz).Ikincisi samimiyeye geçildigi zamanki gercek (honne?gerçek, samimi yüz) Ucuncuyse tam bir kaçiş.

Sarariman?lik modası yavaş yavaş geçen zanaat. Artık insanlar o kadar derinden inanmıyor sisteme ve zorunluluklara. Japonya değişirken, yerine konacak bir düzenin ortaya çıkışı acıtıyor. Hep beraber izliyoruz.

16 Ağustos 2006

Anime/Manga Japon kültüründen beslenir


Dün internette gezerken rastladığım bir blog ve yorumlar, biraz Anime/Manga konusunu boşladığımı hatırlattı.

Pek çok anime, özellikle de manga günümüz kültürünün yansımasıdır. Olaya yüzeyseş bakanlar bunu böyle görmeyebilirler. "Tonarino Yamadakun" ya da "Chibi Maruko" gibi klasik mangalar zaten yakın zamandaki hayatı anlattığı için bağlantıyı görmek kolay. Ama pek çok anime Japonya'da geçmez bile, kıyafetler, saç renkleri, gözler vb. Japon gibi değildir hiç.

Manga/animedeki davranış, tutum ve insan ilişkileri, zaman mekan ne olursa olsun Japondur. Bir amaç uğruna yılmadan uğraşma, davaya kendini adama, saf ve temiz (ideal) aşk, bireysel değil gurup dayanışması, hatalarda derinden özür dileme jestleri, mantıklı değil DUYGULARIYLA hareket eden karakterler, çevreyi koruyarak ortak varolma çabası vs.

Ben en çok Miyazaki animelerini seyrettiğim için tarafsız değilim, ama ustanın animelerinde Japonluk akıyor. Mononoke Hime, Sento Chihiro (Spirited Away) bariz de. Laputa da öyle.

15 Ağustos 2006

Japonya'nın teslim olduğu gün



15 Ağustos 1945'te Japonya teslim oldu. İmparator Hirohito (Japonlar Emperor-Tenno Showa der) radyondan teslim olunduğuna dair bir bildiri okudu.

28 Ağustos'ta General MacArthur Japonya'ya vardı. Gerisi tarih.

Türkiye'nin kaderi 1. Dünya Savaşıindan sonra nasıl değiştiyse Japonya için de 15 Ağustos'tan sonra hicq bir şey eskisi gibi olmadı.

Koizumi başbakan olduğundan beri Yasukunki tapınağina gider ve saygılarını sunar. İste savaşın mirasını yine günlük hayatta yaşadığımız anlar. Kıyamet kopar herseferinde.

Bugün de başbakanlığının son ziyaretini yaptı sabahtan. Kıyamet de yarın kopar.

Yasukuni 2 milyondan fazla savaşta ölen Japon'a adanmış. Sorun bunların arasında 1068 savaş suçlusunun da olması. Çin ve Kore bunların tapinakla onurlandırılmış olması ve Koizumi'nin ziyaretlerini kendi savaş acılarına yapılan saygısızlık olarak göruyor. Eh az buz değil Japon İmparatorluk ordusunun elinden çektikleri.

Koizumi sanırım ziyaretleriyle hem Japonlara hem itiraz edenlere bir mesaj vermeye çalışıyor. Japonlara "kendimiz olalım, kendi kaderimizi belirleyelim", yabancılara da "iç işlerimize karışmayın, bırakın işleri istediğimiz gibi yapalım."

Bu jestin arkasında ne olduğuna bakarsak, 2. Dünya Savaşından sonra Japonların ezilmişliği, eğitim sisteminin Amerikalıların doğrudan etkisiyle beyinlerinin yıkanmış olması var. Japonların yeniden savaşa girişmemesi için milliyetçilik tamamen yok edilmeye çalışılmış. Öyle bir haldeki işler milli marşı tanımayan insanlar var. Çünkü "imparatora adanmış" deniyor. Çin-Kore kızacak diye nerdeyse nefes almak yasak. Amerika'nın kucağında oturulacak, savunmada ordu rol oynamayacak.

Koizumi bunları biraz sarsmaya çalıştı. Taraftar buldu da. Japonlardan bazıları tam tersine Çinlilerin Korelilerin de Japon geleneklerine saygı göstermesi gerektiğini düşünüyor: Japonya'da ölenler tanrılaşır ve dünyada yaptıkları kötü şeylerin anlamı kalmaz. Ziyaretler savaşı yeniden geri getirmek için değil, savaşı haklı çıkarmak için de değil, ruhları anmak ve ruhlara (dünyada yaptıkları işlere değil) saygı göstermek için.

Geçen haftalarda Hirohito'nun aslında Class A sayılan, idam edilmiş 14 suçlunun da tapınakta anılmasına karşı olduğu ve bu yüzden son yıllarında ziyarete hiç gitmediği haberi çıktı.

Tarihin gölgesi hala uzun. Bakalım önümüzdeki yıl ne olacak.

13 Ağustos 2006

Bir Geyşanın Anıları filminde Çinliler

Iki ay once Bir Geyşanın Anılarını Turkcede okumustum. Dun filmi seyrettim. Memoirs of a Geisha. Gorsel olarak guzeldi. Ama bas kadin rollerinin Balkabağı disinda Çinlilere oynattirilmasi ve zaman-mekanin Japonya'yla birlikte Çini de andirmasi biraz garip geldi. Tabii filmin ticari basarisini on plana cikarmis olmali. Ziyi Zhang ve Li Gong unlu isimler ne de olsa. Youki Kudoh ikinci planda kaliyor maalesef.

Japonlar icin tabii olay "rezalet", konusu Japonya olan bir filmde Çinlilerin oynamasi kabul edilmez, cok basarisiz film. Yabancilar icin eli yuzu duzgun, izlemesi zevkli. Eh "şeytan detaydadır."

Biz de Türkiyede gecer gibi olup buram buram Arap kokan, Türkçede Rumca/Ermenice aksani hakim filmleri bir turlu benimseyemeyiz. Demek ayni hikaye.

09 Ağustos 2006

Nagasaki'de saat 11:02


Bir anda 70 binden kisinin bir anda buharlastigi gun. Nagasaki'nin o gunku nufusunun 240 bin oldugunu dusunursek.

Ben 1998'de Nagasaki'ye gittim. Okinawa'da da benzer bir duygu yasamamistim: 60 yil onceki savasi dusunmezsek hersey o kadar dogal ve guzel ki!

Nagasaki'de gunumuzde sehir merkezinde tramvaylar gider gelir. Insanlar Nagasaki sivesiyle konusur. Sehre tepeden bakmak harikadir. Japonya'nin ilk Avrupa ile temasi da 16. yy'da burda olmustur. Ilk Japon Hristiyanlar da burada ortaya cikmis, yine Hideyoshi tarafindan burada idam ettirilmistir. Japonya'nin disariya kapali kaldigi ve Tokugawa shogunlari tarafindan yonetildigi "sakoku" doneminde de Hollanda'yla ticaret Nagasaki limanindaki Dejima adasindan devam etmistir. Meiji restorasyonuyla beraber 1859'da Nagasaki acik liman olmustur. Puccini'nin Madam Butterfly operasi Nagasaki'de gecer. O devirde yabancilarin agirlikla yasadagi bolgede Glover'in bahcesi vardir, ve is adami Thomas Blake Glover'in esi ve metresiyle olan yasaminin operanin konusuna ilham kaynagi oldugu rivayet edilir.

Ama iste atom bombasini ve savasi tum bunlardan ayri tutamiyorsunuz. Barış Parkı'na gidince bu parkin o zamanki seviyesine gore 40. asagida oldugu yazar. Toprak 40cm kazinmisir.

Atom Bombasıyla ilgili Wikipedia'nin ayrintilarinin dogrulugu biraz tartisilir. Ama kaba hatlariyla tarihi yansittigini soyleyebiliriz. Ustelik Nagasaki oncelikli hedeb bile degilmis, asil hedef Kokura denen bir yermis, hava kapali oldugu icin ikincil hedef vurulmus.

Ben cesaret edip de Atom Bombası Muzesine gidemedim. Cunku baska sergilerde gordugum siyah beyaz yanmis, yaralarla dolu insan bedeni resimleri, sok icindeki cocuk yuzlerini gormek istemedim.

Bugun bile Amerikalilar genelde Atom Bombası'nin savasin bitiminde cok onemli bir rol oynadigini ve bomba olmadan savasin daha cok insanin hayatina mal olabilecegini soylerler, bir agizdan. Belki. Japonlarin oldurdukleri milyonlarca Asyali icin ve savastaki barbarca rolleri yuzunden iyi bir cezayi hakketmis oldugunu dusunenler de var.

Her yaşamın degerli oldugunu unutmamamiz gerekir. Gerekcesi ne olursa olsun.
Bugun 70 bin Nagasakiliyi unutmayalim.

08 Ağustos 2006

Yarin Nagasaki'yi analım

Nagasaki Sehrinin kendi Ingilizce sitesine bir bakin.

Yarin Nagasaki'ye atom bombasinin atilmasinin 61. yildonumu. Nagasakililer yine Bariş Parkındaki torenlere katilacaklar, olen akrabalari ve dünya barişi icin dua edecekler.

Ve bizler yine aksam Lubnandan haberleri, Iran'in gelistirdigi atomlu oyuncaklari ve Kuzey Korenin Japonya uzerinden fuze asirtip okyanusa atma denemelerini dinleyecegiz.

Bir 61 yil daha gecse cok birsey degismeyecek dunyamizda.

06 Ağustos 2006

Japonya'da din


Tek bir yaziyla bitmeyecek bir konu. Japonya'da anlamasi cok uzun suren, karmasik, ve subjektif hikaye.

Japonlara (cogunlukla) dinlerini sordugunuzda "mu-shukyou" derler. Bu terim oldugu gibi Turkce'ye ya da Ingilizce'ye cevrilirse "dinsiz" gibi olur. Japoncayi ve kulturu cok iyi bilmeyenler Japonlarin cogunlukla ateist oldugu sonucunu cikarir.

Bu dogru degildir. Yani cogunlukla. Japonlari gunluk hayatlarinda izlerseniz, yilbaslarinda tapinaklara dolustuklarini, yas donum zamanlarinda Budist rahiplere tonlarca para doktukuklerini, zamanlarindaki onemli anlarda muska yazdirmaya gittiklerini ve bos arsalara ev yaptirirken shinto rahiplerin toren yaptiklarini gorursunuz. Bunlar hic de dinsizlerin yaptigi seyler degildir.

"Mu-shukyou", aslinda Japonlar icin belirli, orgutlu bir dine bagli olmadiklari anlamina gelir. Yani kitapli dinlere, ya da orgutlu mezheplere mensup olmadiklari, "cemaat" uyesi olmadiklari. Iste bu kadar.

Bunun otesinde Japonlar "ruhani" (spiritual) dir. Hem de oldukca. Belki bizlerden dinine bagli olanlardan daha da cok. Tanri duygusu iclerindedir ve derinlerde. Yasayislarinda. Yalnizca tanimi belli bir dinin cercevesinde degildir.

Japonya'ya 6. yy. da varan Budizm, geleneksel Shinto ile hala yan yana var olmakta. Pek cok yerde Shinto ve Budist tapinaklari yanyana.Yilbaslarinda iki "din"in tapinaginda da dua edilebilir. Dugunler ya kilisede, ya Shinto tapinaginda yapilir. Cenazeler de kesinlikle ve kesinlikle Budist tapinaginda, Budist geleneklerine gore. Shinto "Milyonlarca" tanri ve doga ustu guclerle animizim-shamanizm geleneginde gundelik hayatta daha etkin bence. Budist mezheplerine uye aktif olan uye olanlar icin belki Buda daha belirgin, ama benim tanidigim pek cok "normal" Japon icin, Buda Tanrinin tezahurlerinden biri ve oldukten sonraki ruhlarin yasami icin onemli.

Hristiyanlik buyuk misyonerlik faaliyetlerine ragmen hala %1'in altinda. (Hala kapima gelip brosur veren Yehova sahitleri var.) Cogunluk icin "kakkoi" (gorunus olarak yerinde, yakisikli, etkileyici) evlilik kilisede yapilanlar. Bu torenler bile cogunlukla gercek kiliselerde gercek rahipler tarafindan degil, bir tiyatro havasinda part-time calisan Ingilizce konusan insanlar tarafindan yonetiliyor. Maksat toren olsun, millet etkilensin.

Sonucta Japonya'da din boyle iste. Fazla ciddiye alinan ve gundemi belirleyen bir kavram degil, insanlarin ihtiyacina gore secilen bir "program paketi". Sec, begen, rahatla.

Daha ayrintili bilgi icin Wikipedia'daki "Religion in Japan" yazisina bakin.

01 Ağustos 2006

Japonya'da yaz senbolleri




Sonunda! Sonunda. Tsuyu bitti (denildi). Temmuz da bitti.

Yaz burada 1 ay ya var ya yok. Neyse buna da sukur. Agustos umarim yaza benzer.

Yaz degince benim de aklima Japonlar icin tipik olan seyler geliyor. Eskiden Turkiye'de yaz degince kisa kollu gomlekler giymek, denize girmekten baska aklima birsey gelmezdi.

Ağustos böceği: Kulaklari sagir edecek sekilde surekli vinlamaya baslar. "Mi--n mi--n mi--n." Soylenenlere gore 7 sene yer altina beklermis. Sonra omru 7 gunmus.

Karpuz: Eh Japonlara soylenmez ki, bizim orda karpuzun degeri yoktur, artan atlara eseklere verilir diye. Burada pahalidir. 1/8'i 400 yen falan. Dilimlenmis kabuguyla karpuz yazin ve yaz tatilinin en baska gelen sembollerinden biri.

Havayi fişekler: Tokyo'da pek cok yerde havayi fisek festivalleri yapilir. Binlerce kisi katilir. Kizlar ve cogu erkek yukata (keten hafif kimono) giyer. Ter icinde sokaklara dokulur. En guzel havayi fisek gosterileri nehir kenarlarinda yapilir. Ornegin Tokyo'da Sumida, Tama, Edo nehirleri boyunca.

Yelpaze: Turkiye'de (kokona) kadinlara ozgudur biraz. Burasi gibi nemli memlekette dogaldir, yazin cogunluk ister istemez kullanir.