Yazın en tatlı, meyva gibi yenebilecek domatesi almaya çalışırım. Adı üstüde, markası "furutika" olanını. Bu markanın kutularında üreticinin adı ve resmi var. Bence çok iyi bir kavram. Gerçekten sebzenin ziyan edilemeyecek, el emeği bir ürün olduğunu hatırlatıyor. Özel olduğunu da.
Marketten ya da pazardan yiyeceklerimi alırken hep böyle hissetsek keşke.
2 yorum:
Pazarlama anlayışı ülkeden ülkeye nasıl da değişim gösteriyor. Sürekli fabrikada olmaktan dışarıyla temasım o kadar azdı ki, böyle bir yaşam kesitini kaçırmışım malesef.
Ama tek kelimeyle harika! Fotoğraflı olması güveni de beraberinde getiriyor, sorumluluğu da, kaliteyi de. Bu uygulama şu anda aklıma yeni fikirler getirdi, çok teşekkürler bunu yansıttığınız için.
Benim de cok onem verdigim bir konuya degimnissiniz. Yiyeceklerimizi kimlerin nasil urettigi konusu gecici olarak supermarket caginda onemini yitirmis gibi gorunse de simdilerde tekrar kesfediyoruz.
Yerel ve mevsiminde uretilmis olani yiyip icmek hem daha lezzetli hem de saglikli. Ben islenmis yiyecekleri azaltip daha cok pazara gider oldum (Ayranci ekolojik pazari). Boylece ureticiyle sahsen de karsilasip hal hatir sorma sansi doguyor.
Bir de "Halk destekli tarim" var ki, o en guzeli ve keyiflisi. 2 yildir uyesi oldugum Guneskoy bunun az sayida orneginden biri (www.guneskoy.org.tr). Japonya'da da vardir mutlaka, degil mi?
Bir yiyecek evimin ne kadar yakininda uretilmisse, taze ve uygun fiyatli olma ihtimali o kadar artiyor.
Yorum Gönder