Yine geniş bir konu ama doğrudan konuya gireyim. Japonlar da mümkünse bir konuda sorumluluk almak istemezler, temelde. Ama eğer sorumluluk alınacaksa, yani başka çare yoksa, sonuna kadar da alırlar. Basında da çıktığı gibi sorumluluğun sonu intihara kadar gider bazen, özellikle de özel sektörde.
Halk geçmiş hükümetleri bu tür şeylerde sorumlu tutar örneğin: dış ilişkiler (K. Kore'ye kaçırılan konusunda yıllarda pasif kalındığı için, Çin'in ve ABD'nin dayatmalarına boyun eğildiği için) ve halk sağlığını tehdite eden ihmaller. (80'li yıllarda ısıtılmamış kan ürünlerinin, Amerika'da yasaklandıktan sonra Japonya'da hemofili hastalarına uzun süre verilmeye devam etmesi sonucu o zamanki hastaların %50sinin HIV'ye yakalanması olayı güzel bir örnek. Mahkeme 10 yıl sürse de, sonuçta devleti sorumluluk almaya mahküm etti. 90lı yıllardan beri HIV/AIDS hastalarının masraflarının büyük bölümü, bazen tamamı devletçe ödeniyor.)
Klasik bir Türk-Japon farkı. T.C. Başbakanı AB olayı için TV'de haksızlık falan gibi laflar edebiliyor Türkiye'de. Ne duygusal ve sorumsuzca! Burda olsa Japon Millet Meclisi (Diet) çınlardı: "Siz o parayı sokaktaki adamın söyleyip teselli bulacağı lümpen maazeretleri sıralamak için almıyorsunuz. Sonucu milletin hedeflediği şekilde milli çıkarlar doğrultusunda çıkarmak göreviniz. Maazeretleriniz de sizin sorununuz. Hak-mak göreceleridir, geçin bunları Avrupalılara herşeyi yıkarak sorumluluktan kaçamazsınız." Belki Dışişleri Bakanı istifaya zorlanırdı.
Japonya ile memleketimi karşılaştırmamaya çok özen gösteririm. Elma armut gibi birşey. Ama bazen öyle şeyler oluyor ki...Kendimi tutamıyorum işte.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder