27 Nisan 2008

Japonya'da şirket kurarken - 1

Noter
Geçen yıl şirket kurmaya karar verdiğimiz zaman, bir arkadaşın tavsiyesiyle babacan bir vergi uzmanı bulmuş ve ziyaretine gitmiştik. Lafı uzatmadan ne istediğimizi anlatmış ve bize yardımcı olmasını istemiştik. O da kaba taslak bir hesap yapmış ve kendi ücreti de dahil olmak üzere bu işin bize 350 bin Yen'e patlayacağını söylemişti. Buna şirket için ortaya koymamız gereken öz sermaye (kapital) dahil değildi. (Japonya'da anonim şirket kurmak yeni kanunlara göre 1 Yen gerektiriyor. Ama aslında masraflar vb. düşünülünce bu ancak kağıt üstünde olası.)

Sonra biz dökümanları bir araya getirip de işi ciddileştirmeye başlayınca amca birden bir email gönderip yeniden hesap yaptığında işin 500 bin Yen'i bulacağını anladığını söylemişti. Ben de kibarca ortağımla bu masrafı konuşmam gerektiğini söylemiş ve bu işten vazgeçmiştim. Açıkçası bu yanıt hiç Japonca ve profesyönel gelmemişti.

Sonra M. Masato'yla uzun uzun konuştuk ve bu işi, yani şirket kurma işlemlerini kendimiz yapmaya karar verdik. En büyük engel, ya da göz korkutan şey, aslında mevzuatı tam bilmememizdi. Malum bizim Türkiye'de de diğer ülkelerde de bu işlerin dili bile karışıktır. İnsan bezer ve "bir bilene" yani avukata falan verir. Ama M. Masato bu işi kendi kendimize yapabileceğimize ikna etti beni.

Web'deki bilgiler, bazı Kobi destek merkezlerine ziyaretler falan...Sonuçta yapılması gerekenleri anladık ve en önemli belgeyi, şirket tüzüğünü kendimiz hazırladık.

İlk resmi işlem bu tüzüğün noterce onaylanmasıydı. Bir sabahın dokuzunda Tokyo'da Shinbashi tarafındaki bir noter bürosundaydık.

60'ının üstündeki noter ve yanındaki (Japon Office Lady-OL usülü) bayan çalışanlar için unutamayacakları ve arkadaşlarına anlatacakları bir gün olsa gerek: İki yabancı kapıda ve işlem yaptırmak istiyor. Zavallılar şaşkınlıktan dumur oldular! Oldukça alışılmadık birşey olmalı. Acaba ne istiyorlar, Japonca konuşuyorlar mı, falan.

Bu dumur durumunu atlattıklarında bizim dökümanların tamam olduğunu, niyetimizin ciddi olduğunu, Japonca konuştuğumuzu, hatta okuduğumuzu ve herşeyin normal seyrinde gidebileceğini anladılar. İşlemlerin gerisi kolayca bitti.

Noter amca bizim zararsız ve iş bilen olduğumuza inanmış olmalı ki, kağıtlarımız onaylandıktan ve makbuzlarımız kesildikten sonra yanımıza yaklaştı ve Fransız olup olmadığımızı sordu. (Neden Fransız?? Pek çok Japon Türkçenin kulağa Fransızca gibi geldiğini söylediğini hatırladım.) Türk olduğumuzda ufak bir dumur daha geçirdi. Ofisteki bayanlar fısıldaştı, kikirdedi. Ve biz derin selam vererek kapıdan çıktık.

Cebimizde makbuzumuz, çantamızda onaylanmış tüzüğümüz vardı. İlk aşama sorunsuz bitmişti. Bundan sonrası Adalet Bakanlığına bağlı Hukuk İşleri Bürosuna gitmekti.

23 Nisan 2008

Üniformalar ve kimlik

Üniformalar
Yukardaki resim Shinjuku istasyonundan. Bu kostümlü kız modaları Japonya'da insani ilk şaşırtanlardan. Gerçek üstü bir masal dünyasından çıkmış erotik prensesler. Anime kahramanları gerçek hayatta gibi.

Japonya resmi olsun olmasın bir üniforma cenneti. Bugün bu konuyla ilgili harika bir yazı okumuştum. Uniforms and Uniformity başlıklı yazıdaki şu paragraf ilginç:

In some ways uniforms nowadays actually turn their original concept on its head in the sense they are often being worn as an expression of individuality and identity, albeit associated with a group.....The question of personal identity relates more to which group one identifies with, and which group one has rejected, rather than being 'groupless.'


İşte fotoğraftaki olay.

20 Nisan 2008

Dış baskı sonucu Enka dinleyenler arttı (mı ne!)

Jero ile ilgili yazımdan sonra onun ünü daha da arttı. Dün TV'de onunla ilgili program vardı, Kyoto'daki konser ve gezisiyle ilgili. Tabii herzamanki yorumlar: yemek yerken çubukları ne kadar iyi kullanıyor, Japon yemeklerini yiyebiliyor, Enka söylüyor, tabii büyükannesi Japon olduğu için. (Sanki kanında Japonluk olmayanlar bunları yapamaz gibi...!)

Jero'nun blog'unda dünden bugüne programla ilgili 93 yorum vardı.

TBS'in müzik listesi programında ilk defa bu kadar Enka ilk 20 deydi. Jero'nun Okyanus Karı-Umi Yuki'si 10. sırada, 8 haftadır listede.

Ganbatte Jero!

17 Nisan 2008

Singapur'un enerjisi

SingaporeSingapore
SingaporeSingapore
SingaporeSingapore


Sizler benim sakura resimlerine bakarken ben geçen hafta Singapur'daydım. Her ziyaretimde çok beğendirim, hatta yaşanacak yer diye düşündürüm (yok aslında Japonya'dan şikayetim, ama insan bazen düşünüyor işte.)

Singapur 2007 verilerine göre nüfusu 4.5 milyondan fazla olan bir ada devleti. Yaklaşık 1 milyon yabancı da bu rakama dahil. %70 den fazla Çinli, %13'u Malay, %9'u Hintli, gerekalani da diğer etnik gruplar. Bu nüfus yapısıyla Singapur ufak bir Birleşmiş Milletler gibidir her zaman. 1963'te Ingiltere'den, 1965'te de Malezya Birliği'nden bağımsız olan ülke, kişi başına düşen milli gelirde ilk 20'ye girdiğinden, zenginler arasında sayılıyor. Sokaklarda büyük bir enerji var, şehir uyumuyor.

Singapur aynı zamanda bir yasaklar ülkesidir. Sokakları kirletmenin, içkili araba kullanmanın para cezaları çok ağırdır. Basit şeyler için binlerce dolar ödetirler. Uyuşturucu bulundurmanın cezası ise kesin idamdır, ülkeye tüm giriş formlarında yazar. Yani temizliğin, guvenliğin ve düzenin bir bedeli var.

Singapur gezilecek bölgelere ayrılır. Orchard Road, devasa alışveriş merkezlerinin dizildiği cadde. Little India ve China Town birer şhir içinde şehir. Arab Street, büyük ve göz alıcı Sultan Camii'nin olduğu yer. Sentosa, Singapur'a bağlı 5km2'lik dinlenme ve tatil adası. Kumsallar, oteller ve değişik temalı parklarıyla (mesela Kelebekler Parkı, (pembe) Yunus Lagunu, Akvaryum) iyi bir sayfiye yeri.

Fazla bilinmeyen Singapur'a özgü kavram ve terimlere değinmek istiyorum:
- Peranakan, Baba-Nyonya: 15. yy'dan sonra Maley yarımadası ve Endonezya'ya yerleşmiş Çin kökenlilere verilen adlar. Baba erkekler, Nyonya bayanlara denir.
- Hawker centre: Dişarda, satıcıların toplandığı alanlardaki yiyecek satan dükkanlar. Malezya ve Singapur'da çok yaygındır, ucuz ve (herzaman öyle gozükmese de) temizdirler.
- Aslan başı: Singapur'un sembolüdür. "Singa Pura", Aslan Şehri demektir.
- Singlish: Singapur'luların konuştuğu İngilizce. Yerel kelimelerin, telaffuzların karısmasıyla insanları bazen anlamak çok zor oluyor. En basitinden cümlelerin sonuna bir "la" ekleyiveriyorlar. "I will take you to Little India-la!"

03 Nisan 2008

Sakuralar hala dayanıyor

SakuraSakura
SakuraSakura
SakuraSakura

Sakuraların ömrü kısa olur. Güzelliğin ya da gücün geçici olduğunu hatırlatır bizlere. Sakuraların açması kadar döküldüğü zaman da görmeye değer bu yüzden.

Gündüz görüntüleri Tokyo Shinjuku Gyoen Parkından. Gece olanlar benim evin yakınlarındaki küçük, sokak arası bir bahçeden.