11 Temmuz 2006

Dünya sosli yeme şampiyonu Japon

Takeru Kobayashi 12 dakikada 53.75 sosli (hot dog) yiyerek yeni dunya rekorunu kirmis.

Boyle abuk rekorlar da zaten Japonlardan cikar diyeceksiniz, ki dogrudur. Operasyonun en ince puf noktaklarini anlamanin otesinde ozumsemek, tum riskleri, potansiyel sorunlari, kaizen olasiliklarini incelemek ve mukemmellestirmek gercekten oldukca Japon vari. Arkadas bu oburlugunun yaninda oldukca da ince.

Su arkadasin yaptigini hayal edin. Ben 10 dakika bir sosliyi zor yutarim herhalde.

Luzumsuz bir is gibi gozukse de sanirim, arkadas icin bir basari bu. Belki hic bir sey olmamaktan daha iyi diye dusunuyordur!

29 Haziran 2006

Megumi Yokita'nin kocasi gercekten Kuzeydeymis

Ocak ayinda Megumi Yokota yasiyor mu? diye yazmistim. Megumin kocasi gercekten Kuzeydeymis, o da kacirilmismis. Acaba o birseyler biliyor mu?

Kendinizi Meguminin annesinin babasinin yerine koyun, yanit aramaktan vazgecer miydiniz?

28 Haziran 2006

Sonunda bir Türk şarkıcı karaokede

Haftasonu uzun bir aradan sonra karaoke'ye gittim. Yabanci sarkilar bolumunde hep gozum bizimkileri arar. Bu sefer buldum, Sertap'tan "Here I am". Soyledim de. Cok iyi geldi. Tarkan'dan ya da Türkçe de olsa Sezen'den birseyler olsaydi keske.

"Everyway That I Can" yerine neden "Here I am"? Gecen kis Japon-Kore ortak yapimi bir filmin soundrack'inda vardi bu sarki. Film bir korku-gerilim filmi: "A Tale of Two Sisters."

Demek ki isin sirri, pazarlamada.

24 Haziran 2006

Japonya'nın Dünya Kupası Hezimeti

2002'de en azindan Japonya ilk 16'ya girip, Türkiye'ye elenmisti, 1-0. Bu sefer grubundan cikamadi. Avustralya'ya 3-1 yenilip, Hirvatistan'la 0-0 berabere kaldiktan sonra Brezilya'yi yenmeyi dusluyorlardi. Sonuc dun sabah 4-1'lik yenilgi.

2002'den bu yana iyi hazirlandiklairni dusunuyorlardi. Japonlari daha iyi anlayan Zico, Brezilyali Japon liglerinde oynayan usta bir oyuncu, teknik direktor yapilmisti. Avrupa liglerinde top kosturan artimisti. Hazirlik maclari ve 4 yil icindeki degisik sampiyonalarda basarili denebilecek sonuclar alinmisti. Ama sonuc gelmedi.

Herkesin 4 yil once soyledigi seyler yine ayniydi: forvetler yok, cok zayif. Paslasmayi oyun saniyorlar ve sonuca gidemiyorlar. Bireysel oyun oynamalari gerektiginde cesaretleri yok oluyor sanki.

Dun Nakata'nin aglayan fotografi vardi spor gazetelerinde. Eh.

Simdi yeni bir teknik direktor aranir. Ama "Japonlari anlayan" biri olsun denir, nedense. Ya birakin, derim. Futbolun da Japonlugu olmaz artik. Japon stili denen seyi olusturmak icin daha bir 20 yil gecmesi gerek, once dunya standardinda futbol oynamayi ogrenin.

Soyle isleri kokten degistirecek birini getirseler. Tam tersi Japonlugu silip atacak, gol atamayanlari takimdan kesecek cesareti olan biri.

14 Haziran 2006

Geyşaların Mizuage seremonisi

Bir Geyşanın Anılarında gecen bir bolum var. Sayuri, yani kitabin kahramani, cirak geyşayken, "mizuage" zamani gelir. Bakireliğini kaybetme zamani. Sanirim daha 18 yasinda bile yokken. Mizuage icin once Sayurinin olaya hazir oldugu ilan edilir. Sonra acik arttirma baslar. Parayi bastiran Sayuri'nin bakireliğini alma hakkina da sahip olur. Ve bu olay gerceklesir. Dr. Yengec lakapli adam kazanir ve olay oldukca mekanik ve can yakici bir sekilde sonuclanir.

Ilk okudugumda inanamadim. Adeta midem bulandi. Meslegi ne olursa olsun bir kucuk kizin bu ozel aninin bu kadar ortalikta olmasi, bundan kazanc saglanmasi ve "bu degerli sey" icin erkeklerin birbirleriyle yarismasi biraz kadinlik onuruna aykiri geldi.

Sahsen namusa ve bekarete anlamam, onem vermem. (Ne bicim Türksün, Anadolumuzu temsil edemezsin, demeyin. Ben yalniz benim hic birseyi temsil de etmiyorum.) Demek olay bu kadar onemli, o deri parcasi bu kadar onemli bazilari icin.

Bu arada mizuage konusu Wikipedia'ya gore ihtilafli. Dogru olmadigi yonunda gorusler var. Benim Japonlardan endindigim izlenim dogru oldugu yonunde. Sanirim gunumuzde yasal olarak mumkun degil.

07 Mayıs 2006

Barış Manço'nun Japonya konseri

Bugun internette dolanirken Videos of Turkey sitesinde Barıs MANCO in Japan baslikli videoya rastladim. Tanitim resmi beni adeta soke etti: Cunku iste Barış Manço Soka Gakkai lideri Daisaku Ikeda ile kucaklasiyordu, ve Ikeda-san'in elinde Turk ve Soka Gakkai bayraklari vardi.

90"li yillarda Barış Manço'nun Japonya konserleri cok buyuk sukse yapmisti. Barış Manço'nun ununun taa Japonyalara kadar gittigini soyleyip Turk popunun gucunden bahsedenler vardi. Buna hala inaniliyor saniyorum.

Isin icinde baska seyler oldugunu soyleyenler de cikti. Ama simdi biliyoruz ki, aslinda Barış Manço konserler zinciri Soka Gakkai tarafindan duzenlenmisti. Salonlari dolduran pek cok orta yasli teyze ve amca da Soka Gakkai "muridi"ydi. Konser videosu bunun en guzel kaniti. Salondaki Soka Gakkai'nin Romanya bayragina benzer bayragina dikkat edin. En son sahne en can alicisi: Barış locada Daisaku Ikeda ile kucaklasmadan once avucundaki yazilari okuyor: "banzai toruko" (yasasin Turkiye), "Ikeda kaicho banzai" (yasasin Ikeda baskan).

Soka Gakkai Japonya'daki orgutlu Budist bir dini organizasyon. Muritleri milyonlar seviyesinde. Tam olarak ne sekilde finanse edildiklerini bilmiyorum, ama uye olanlardan buyuk miktarda bagis toplandigini, budizme ait belli sembollerin ve ibadet araclarinin da yuksek fiyatla satildigini biliyorum. Soka Gakkai'in yayin organi SGI-Soka Gakkai International (SGI) web sitesinde soyle deniyor: "SGI-Soka Gakkai International (SGI) is a Buddhist network that actively promotes peace, culture and education through personal change and social contribution." Soka Gakkai ayni zamanda Japonya'nin 3. buyuk partisi ve Koizumi'nin koalisyon ortagi New Komeito'nun kurucusu. Kometo'nun web sitesindeki FAQ'da de bu konuya aciklik getiriliyor.

Soka Gakkai'nin konserleri duzenledigi SGI'da yazili. Barış Manço konserleri haberi SGI'da su baslikla altinda verilmis: "An overview of the global activities of SGI-affiliated cultural and educational institutions." Yazinin devaminda Barış Manço konserleri tanitilmis. Soka Gakkai icin kendilerini tanitma ve dunya evrensel kultur degisimine katki firsati. Muritler icin birlik beraberlik yaratma firsati.

Yalnis anlasilmasin. Barış Manço'yu cok severim, sarkilerini da kendisini de. Cocuklugumun bir parcasi. Soka Gakkai tarafindan konser vermek icin davet edilmesi de buyuk bir basari. Ama Japonya "basarisinin" gercegini de unutmamak gerek. Barış Japonya'da unlu degildi, simdi de degil. Olay biraz "al gulum ver gulum" davasi.

06 Mayıs 2006

Makoto Shinkai- The Voices of a Distant Star

Fan Club
Iki ortaokul sevgilisi isik yillari kadar birbirinden uzak kalirsa ne olur? Izafiyet teorisinin uygulamasi temelinde, ask ve anime savas sahneleri. Bunun yaninda iki sevgilinin duygulari ve gelisimleri oldukca siradisi. Ozellikle de bitis cumlesi.

Bunun yaninda bazi seyler goze batiyor. Ornegin 2040'li yillarda kullanilan cep telefonlarinin temeli 2001-2002deki siyah-beyaz kucuk ekranli modeller. Bunlar 2006'da bile coktan demode oldu. Tokyo'daki yasam, okul falan da 2040-50'lerde ayni kalmasi da bir baska goze batici. 15 yasindaki kizin Birlesmis Milletle rgucune secilmesi de. Ama bunlar aslinda cok onemli degil. Onemli olan animenin orijinalligi.

Usta Shikai, Miyazaki-san fan'iymis. Kestirmek zor degil. Kendi sitesi (Japonca) filmlerden sahneler var, bakmanizi oneririm. Ingilizce bir sitede de ayrintili resimler ve hikayenin tercumesi var.

20 Nisan 2006

Utada Hikaru'dan Keep Tryin'


Keep Tryin'
, Utada Hikaru'nun son sarkisi. Icimizden insanlarin hikayesi. Sebat edin, denemeye devam edin, diyor. "Gelin hanim, teyzeler, amcalar, ofis iscileri sebatla denemeye devam edin."

Ask icerikli sarkilar nedense Turkce sarkilarin ana konusu eskiden beri. Belki en temel, en eski, en derinlerdeki acilarimiz askla ilgili oldugu icin. Yalnizca Turkcede degil, diger diller de, diger ulkelerde de.

Bazen iste Hikki'ninki gibi sarkilar baska dertlere de deva oluyor.

3-4 yil once, ekonomik depresyonun sokaklarda hissedildigi, isten cikarilan orta yastaki amcalarin sapir sapir intihar ettigi yillarda "Ashta ga aru" (Yarin Var) liste basi oluvermisti. Insanlara umut verdi. Iste onun gibi.

Su anda Google Video'da Tarkan'in Asik Veysel Uyarlamasi "Uzun Ince Bir Yoldayim" i dinliyorum. Iste yine gundelik yasamdan, daha uzun "menzilli", cok uzun zaman dinlense de bikmayacak sarki.

Bunun gibi iste.

15 Nisan 2006

Evsizleri insan yerine koymamak



Abe Kobo'nun Kutu Adam (Hako Otoko) kitabinda surekli kutu icinde yasayan bir adamdan bahsedilir. "Bu belirsiz, anonim kişilik toplumsal baskıdan korunmak için kendi ile başkaları arasına bir ekran yerleştirmiştir; kutu ise, onun için hem güven verici hem de koruyucudur. Acı çekmesine ve yapayalnız olmasına rağmen mizaha ve hatta aşka da yetkindir."

Tokyo'da cok buyuk bir evsizler ordusu vardir. Ueno ve Yoyogi parklarinin sinirlarinda mavi cadirlar hemen goze carpar. Bati Shinjuku'da buyuk binalarin altinda da. Inanilmaz duzenleri vardir. Kimi cadir ve kutularin kapilari vardir. TV'ler, radyolar, isiticilar. Bazilari o kadar sansli degil. Bizim istasyon binasinin kenarindakiler genelde kuru bir battaniye ustunde yatar.

Ama ortak yanlari toplum disinda itilimislikleridir. Genelde Japonlar bu insanlari gormezden gelmeyi secerler. Gecerde mesela yolun kenarinda yatan biri vardi, olmus ya da hasta olan da vardi, esyalari biraz etrafa sacilmisti. Ama kimse ilgilenmedi, gormezlikten gelmeyi sectiler herzamanki gibi.

Gecen ay ergenlik cagindaki gencler bir evsizi yakarak (sanirim barinagina molotof konkeyli atarak) oldurmus. Mahkemede pismanlik bile duymamislar. "Oyle birinin yasamasi ile olmesi bir" demisler. Baska bir yerdeki bir olayda doverek bir evsiz adamjagizi oludurmus gencler. Baska bir olayda ise Tokyo'da Sumida nehrinde yuzmeye zorlamislar bir baska adamcagizi, adam olmus.

Tabii bunlar buyuk genellemeler yapmaya izin vermez ama yine de buyuk bir carpiklik var ortada. Belki de toplumun kaliplarindan yorulup disarda yasamak isteyen insanlar, bu insanlara hic bir merhamet ve dikkat gostermeyen toplumun buyuk bolumu, ve simdi de sadistliklerini bu insanlarda deneyen ruhsuz gencler.

Cok yalnis birseyler var bu iste. Japonya'daki cozemedigim celiskilerden biri.

02 Nisan 2006

Tokyo'nun dogusu, batisi

Bir sehre ilk gelenler, once sehrin merkezini bulmaya calisirlar haritalarindan, rehber kitaplarindan. Tokyo'ya ilk gelenler icin Tokyo'nun merkezi bulmak zordur. Cunku Tokyo'nun tek merkezi yoktur. Tokyo cok merkezli bir metropolistir. Belki de Tokyo'nun gecmisinden kaynaklanan bir sey, birbirine trenle, metroyla bagli kasabalar, semtlerden olusur.

Her bir semt icin aslinda yazacak cok sey var. Ozel dukkanlar, semt sakinlerinin ozellikleri, yemek yenecek yerler falan.

Benim icin oncelikle Tokyo dogu ve bati diye ayrilir. Kuzey ve guney diye de ayriliyor sanirim, sma ben kuzey Tokyo'yu cok bilmem. Sanirim Ikebukuro civarindan kuzeyi Saitama'ya daha yakin. Dogu ve bati Tokyo nerde birbirinden ayrilir? Bence Akihabara'da. Bazilarina gore Suidobasi'de. Bati Tokyo benim icin surekli yenilenen son moda yerleri, kiyafetleri, egilimleri ve "oshare" (son moda, sik tarz) insanlari ifade eder. Bati Tokyo Avrupalidir. Ginza'da gece kiyafetleri giyilir, Ginza martiniyi, klasli yetiskinligi, parayi, cagristirir. 60larin, 70lerin takim elbiseli, sigara dumanli, ampullu-neonlu havasi sokaklardadir. Omotesando genctir, yabacidir, genistir, Meiji Jingu'nun golgesi ana caddededir. Sokak icleri sanatci yatagidir, kafelerde yazin rehaveti vardir. Gecelere sarap kadehinden bakilir. Shibuya teen'dir. Gurultu patirdi, birbirine girmis kalabalik, kisch modanin merkezidir. Harajuku, Omotesando ve Shibuya'nin karisimidir. Shinjuku 90larin yuksek yuksek cam binalari, 70lerin kucuk dokuntu dukkanlari ve dogusundaki bar ve klupleriyle Tokyo'nun kucuk bir ozeti gibidir. Daha batida Kichijoji, Shimokitazawa, Nakano falan kendilerine ozgu kucuk merkezlerdir. Hele Shimokitazawa kucuk butikleri, tiyatro, sanat atolyeleri ve envayi cesit dukkanlariyla yetiskinlige erismis Harajuku'nun gencleri icidir. Kivrimli yollarinin her kosesinde bir giz vardir, ama uyandirdigi hissin aksine, yolar denize cikmaz.

Dogu Tokyo Akihabara'da baslar (benim icin). Cilgin elektronikciler, korsan programlar, ikinci ya da birinci el harike bilgisayarlar, maid kafeler'le Tokyo'nun en kendine ozgu merkezlerindendir. Doguya dogru gidince ilk merkez turistik klasik Asakusa'dir. 2. Dunya Savasi oncesi onemli yasam merkezlerinden olan Asakusa, simdilerde Sensoji tapinagi ve hala unlu lokanlatalariyla kalabaliklari kendine cekiyor. Sumida nehrinden Odaiba'ya gitmek de cok kolay! Asakusa'da insan dogu Tokyo'yu hissetmeye baslar. Zaman biraz durmus gibidir. Dukkanlar o kadar steril degildir, insanlar da gunumuzu biraz gerilerden takip eder gibidir. Edo devri gibi degildir tabii, ama yine de zaman biraz durmus gibidir. Ryogoku benim icin cok ozeldir. Ilk defa sushi yedigim yer sanirim burasidir (1993'te Tokyo Edo Muzesi gezisdi sirasinda). Muzeden baska en onemli olay sumo gures arenasi ve yazin duzenlenen havai fisek festivalidir (Sumida Nehri Havai Fisek Yarismalari Festivali.) Sonra sira doguya gittikce Kinshicho, Shinkoiwa ve Koiwa gelir. Koiwa'nin otesi artik Chiba'dir. Tokyo sinirlarindan cikilir. Bu 3 merkez biraz birbirine benzer. Koiwa'da etnik Koreli azinlik coktur. Hangulca ilanlarini asmis lokanta, klup ve bakkallar dikkat ceker. Bu 3 merkezin ortak ozellikleri pasli, eski, batili ozentisi ama kisch havalari, yakuza elindeki pachinko dukkanlari, erkek ya da kadinlara ozgu "pavyonlari" dir. Dogu Tokyo'da "chinpira" coktur. Chinpira nasil Turkce'ye cevrilir bilmem. Sanirim serseri falan gibi. Ama burda genelde biraz kenarda kosede kalmis, yakuzayi cagristiran isler yapan, kisch kiyafetler giyen (altin zincirler, beyaz/siyah rugan ayakkabilar, koyu renk bol takim elbileseler, kumu sac rengi vb.) erkek "guruhunu" ifade eder.

Birbirine gelir duzeyi ve yasam tarzi cok yakin gibi gorunen Japonlar arasinda iste biyle farklar olabiliryor. Chinpira Tokyo ile Oshare Tokyo gibi...