Nagasaki Sehrinin kendi Ingilizce sitesine bir bakin.
Yarin Nagasaki'ye atom bombasinin atilmasinin 61. yildonumu. Nagasakililer yine Bariş Parkındaki torenlere katilacaklar, olen akrabalari ve dünya barişi icin dua edecekler.
Ve bizler yine aksam Lubnandan haberleri, Iran'in gelistirdigi atomlu oyuncaklari ve Kuzey Korenin Japonya uzerinden fuze asirtip okyanusa atma denemelerini dinleyecegiz.
Bir 61 yil daha gecse cok birsey degismeyecek dunyamizda.
"Ortak Renkler", ortak renklerimiz. Bu sayfaları okuyanlar belki kendilerinden bir şeyler bulacaklar benim renklerimde.
08 Ağustos 2006
06 Ağustos 2006
Japonya'da din

Tek bir yaziyla bitmeyecek bir konu. Japonya'da anlamasi cok uzun suren, karmasik, ve subjektif hikaye.
Japonlara (cogunlukla) dinlerini sordugunuzda "mu-shukyou" derler. Bu terim oldugu gibi Turkce'ye ya da Ingilizce'ye cevrilirse "dinsiz" gibi olur. Japoncayi ve kulturu cok iyi bilmeyenler Japonlarin cogunlukla ateist oldugu sonucunu cikarir.
Bu dogru degildir. Yani cogunlukla. Japonlari gunluk hayatlarinda izlerseniz, yilbaslarinda tapinaklara dolustuklarini, yas donum zamanlarinda Budist rahiplere tonlarca para doktukuklerini, zamanlarindaki onemli anlarda muska yazdirmaya gittiklerini ve bos arsalara ev yaptirirken shinto rahiplerin toren yaptiklarini gorursunuz. Bunlar hic de dinsizlerin yaptigi seyler degildir.
"Mu-shukyou", aslinda Japonlar icin belirli, orgutlu bir dine bagli olmadiklari anlamina gelir. Yani kitapli dinlere, ya da orgutlu mezheplere mensup olmadiklari, "cemaat" uyesi olmadiklari. Iste bu kadar.
Bunun otesinde Japonlar "ruhani" (spiritual) dir. Hem de oldukca. Belki bizlerden dinine bagli olanlardan daha da cok. Tanri duygusu iclerindedir ve derinlerde. Yasayislarinda. Yalnizca tanimi belli bir dinin cercevesinde degildir.
Japonya'ya 6. yy. da varan Budizm, geleneksel Shinto ile hala yan yana var olmakta. Pek cok yerde Shinto ve Budist tapinaklari yanyana.Yilbaslarinda iki "din"in tapinaginda da dua edilebilir. Dugunler ya kilisede, ya Shinto tapinaginda yapilir. Cenazeler de kesinlikle ve kesinlikle Budist tapinaginda, Budist geleneklerine gore. Shinto "Milyonlarca" tanri ve doga ustu guclerle animizim-shamanizm geleneginde gundelik hayatta daha etkin bence. Budist mezheplerine uye aktif olan uye olanlar icin belki Buda daha belirgin, ama benim tanidigim pek cok "normal" Japon icin, Buda Tanrinin tezahurlerinden biri ve oldukten sonraki ruhlarin yasami icin onemli.
Hristiyanlik buyuk misyonerlik faaliyetlerine ragmen hala %1'in altinda. (Hala kapima gelip brosur veren Yehova sahitleri var.) Cogunluk icin "kakkoi" (gorunus olarak yerinde, yakisikli, etkileyici) evlilik kilisede yapilanlar. Bu torenler bile cogunlukla gercek kiliselerde gercek rahipler tarafindan degil, bir tiyatro havasinda part-time calisan Ingilizce konusan insanlar tarafindan yonetiliyor. Maksat toren olsun, millet etkilensin.
Sonucta Japonya'da din boyle iste. Fazla ciddiye alinan ve gundemi belirleyen bir kavram degil, insanlarin ihtiyacina gore secilen bir "program paketi". Sec, begen, rahatla.
Daha ayrintili bilgi icin Wikipedia'daki "Religion in Japan" yazisina bakin.
01 Ağustos 2006
Japonya'da yaz senbolleri



Sonunda! Sonunda. Tsuyu bitti (denildi). Temmuz da bitti.
Yaz burada 1 ay ya var ya yok. Neyse buna da sukur. Agustos umarim yaza benzer.
Yaz degince benim de aklima Japonlar icin tipik olan seyler geliyor. Eskiden Turkiye'de yaz degince kisa kollu gomlekler giymek, denize girmekten baska aklima birsey gelmezdi.
Ağustos böceği: Kulaklari sagir edecek sekilde surekli vinlamaya baslar. "Mi--n mi--n mi--n." Soylenenlere gore 7 sene yer altina beklermis. Sonra omru 7 gunmus.
Karpuz: Eh Japonlara soylenmez ki, bizim orda karpuzun degeri yoktur, artan atlara eseklere verilir diye. Burada pahalidir. 1/8'i 400 yen falan. Dilimlenmis kabuguyla karpuz yazin ve yaz tatilinin en baska gelen sembollerinden biri.
Havayi fişekler: Tokyo'da pek cok yerde havayi fisek festivalleri yapilir. Binlerce kisi katilir. Kizlar ve cogu erkek yukata (keten hafif kimono) giyer. Ter icinde sokaklara dokulur. En guzel havayi fisek gosterileri nehir kenarlarinda yapilir. Ornegin Tokyo'da Sumida, Tama, Edo nehirleri boyunca.
Yelpaze: Turkiye'de (kokona) kadinlara ozgudur biraz. Burasi gibi nemli memlekette dogaldir, yazin cogunluk ister istemez kullanir.
25 Temmuz 2006
Japonya'da içecek bolluğu

Japonya'ya geldiginizde herhangi bir "konbiniye" (convenience store)girin. Alkollu ve alkolsuz icecek cesitliligine sasiracaksiniz. Icecek ureticileri genelde bellidir: Alkol ureticileri alkolsuz icecek de urettikleri icin, Kirin, Asahi, Santori, Coca Cola, Itoen vb. markalari goze carpar. Caylar (Yasemin cayi, yesil cay, Uulon cayi vb.), gazoz cesitleri, biralar, meyve suyu-likor, shochu karisimi icecekler rengarenk, cesit cesittir.
Buyuk sirketler arasinda rekabet cok fazladir. Japonlar surekli degisiklik pesinde olduklarin orijinal bir icecek hemen iyi pirim yapar. Her mevsim satan temel urunlerin yaninda mevsimlik, yani 3 aylik urunler de coktur. Kisa ozel biralar, yaza ozel meyva aromali alkollu icecekler, sular. Yillardir Kirin'in sonbaharda cikardigi sonbahar yaprakli bira, Sapporo'nun kisin cikardigi kar desenli bira en sevdigim urunler. Resimdekiler Asahi'nin yeni cikardigi "Prime Time", ve Suntory'nin yaz icin cikarttigi "Okinawa Passion Fruits." Passion Fruits'la Okinawa shochu'su awamori'nin karisimi.
Eger sevdiginiz bir icecek olursa ama tadini cikarmaya bakin. Hatta bir kac haftalik stok yapin. Cunku mevsimlik olanlar yaninda, oyle olmayip mevsimle ilgisi olmadan kisa omurlu urunler de vardir. Konbinilerde raf omru kisa oldugu icin hemen modasi gecer ve piyasadan cekilirler. Sevdiginiz icecegi bir kac seferden baska tadamazsiniz.
Tsuyu'ya ve getirdiği yağmura artik dayanamıyorum!
Tokyo'da kisin yagmur, kar az yagar. Hava genelde aciktir. Soguktur ama mavi gokyuzunde gunes parlar. Vucudum olmasa da beynim isinir.
Bahar da harikadadir. Sakura olayini anlatmaya gerek yok. Sonbahari da.
Ama "tsuyu", yagmur mevsimi...Iste tsuyu beni oldurur.
Tsuyu'nun hava durumu raporlarina gore resmen basladigi ve bittigi bir zamani vardir. Haziran basindan Temmuz basina kadar surer...Immm...Resmen. Iste anlamadigim da bu. Bu sene Mayis basi, yani Golden Week'in son gununden, bugune kadar hava %80 kapali, %60 yagmurlu. Tsuyu baslayali "resmen" bir ay oldu.
Nemli, sicak, 3 hafta falan surdukten sonra, bu gunlerde serin 23-25'lere dustu sicakliklar. Sonunda uykumu alabiliyorum. Bir hafta onceye kadar gece uykuya dalmak zordu, sabah da 5'te falan ter icinde uyaniyordum.
Tsuyu'yla beraber kufler de azar. Banyoda fayanslar, yer kaplamalari, dolapta elbisler kuflenir. Mutfak kuflenir. Dolapta yemekler.
Japon'ya gelmeye niyetlenenlerin kesinlikle goz onune almalari gereken konu.
Bahar da harikadadir. Sakura olayini anlatmaya gerek yok. Sonbahari da.
Ama "tsuyu", yagmur mevsimi...Iste tsuyu beni oldurur.
Tsuyu'nun hava durumu raporlarina gore resmen basladigi ve bittigi bir zamani vardir. Haziran basindan Temmuz basina kadar surer...Immm...Resmen. Iste anlamadigim da bu. Bu sene Mayis basi, yani Golden Week'in son gununden, bugune kadar hava %80 kapali, %60 yagmurlu. Tsuyu baslayali "resmen" bir ay oldu.
Nemli, sicak, 3 hafta falan surdukten sonra, bu gunlerde serin 23-25'lere dustu sicakliklar. Sonunda uykumu alabiliyorum. Bir hafta onceye kadar gece uykuya dalmak zordu, sabah da 5'te falan ter icinde uyaniyordum.
Tsuyu'yla beraber kufler de azar. Banyoda fayanslar, yer kaplamalari, dolapta elbisler kuflenir. Mutfak kuflenir. Dolapta yemekler.
Japon'ya gelmeye niyetlenenlerin kesinlikle goz onune almalari gereken konu.
11 Temmuz 2006
Dünya sosli yeme şampiyonu Japon
Takeru Kobayashi 12 dakikada 53.75 sosli (hot dog) yiyerek yeni dunya rekorunu kirmis.
Boyle abuk rekorlar da zaten Japonlardan cikar diyeceksiniz, ki dogrudur. Operasyonun en ince puf noktaklarini anlamanin otesinde ozumsemek, tum riskleri, potansiyel sorunlari, kaizen olasiliklarini incelemek ve mukemmellestirmek gercekten oldukca Japon vari. Arkadas bu oburlugunun yaninda oldukca da ince.
Su arkadasin yaptigini hayal edin. Ben 10 dakika bir sosliyi zor yutarim herhalde.
Luzumsuz bir is gibi gozukse de sanirim, arkadas icin bir basari bu. Belki hic bir sey olmamaktan daha iyi diye dusunuyordur!
Boyle abuk rekorlar da zaten Japonlardan cikar diyeceksiniz, ki dogrudur. Operasyonun en ince puf noktaklarini anlamanin otesinde ozumsemek, tum riskleri, potansiyel sorunlari, kaizen olasiliklarini incelemek ve mukemmellestirmek gercekten oldukca Japon vari. Arkadas bu oburlugunun yaninda oldukca da ince.
Su arkadasin yaptigini hayal edin. Ben 10 dakika bir sosliyi zor yutarim herhalde.
Luzumsuz bir is gibi gozukse de sanirim, arkadas icin bir basari bu. Belki hic bir sey olmamaktan daha iyi diye dusunuyordur!
29 Haziran 2006
Megumi Yokita'nin kocasi gercekten Kuzeydeymis
Ocak ayinda Megumi Yokota yasiyor mu? diye yazmistim. Megumin kocasi gercekten Kuzeydeymis, o da kacirilmismis. Acaba o birseyler biliyor mu?
Kendinizi Meguminin annesinin babasinin yerine koyun, yanit aramaktan vazgecer miydiniz?
Kendinizi Meguminin annesinin babasinin yerine koyun, yanit aramaktan vazgecer miydiniz?
28 Haziran 2006
Sonunda bir Türk şarkıcı karaokede
Haftasonu uzun bir aradan sonra karaoke'ye gittim. Yabanci sarkilar bolumunde hep gozum bizimkileri arar. Bu sefer buldum, Sertap'tan "Here I am". Soyledim de. Cok iyi geldi. Tarkan'dan ya da Türkçe de olsa Sezen'den birseyler olsaydi keske.
"Everyway That I Can" yerine neden "Here I am"? Gecen kis Japon-Kore ortak yapimi bir filmin soundrack'inda vardi bu sarki. Film bir korku-gerilim filmi: "A Tale of Two Sisters."
Demek ki isin sirri, pazarlamada.
"Everyway That I Can" yerine neden "Here I am"? Gecen kis Japon-Kore ortak yapimi bir filmin soundrack'inda vardi bu sarki. Film bir korku-gerilim filmi: "A Tale of Two Sisters."
Demek ki isin sirri, pazarlamada.
24 Haziran 2006
Japonya'nın Dünya Kupası Hezimeti
2002'de en azindan Japonya ilk 16'ya girip, Türkiye'ye elenmisti, 1-0. Bu sefer grubundan cikamadi. Avustralya'ya 3-1 yenilip, Hirvatistan'la 0-0 berabere kaldiktan sonra Brezilya'yi yenmeyi dusluyorlardi. Sonuc dun sabah 4-1'lik yenilgi.
2002'den bu yana iyi hazirlandiklairni dusunuyorlardi. Japonlari daha iyi anlayan Zico, Brezilyali Japon liglerinde oynayan usta bir oyuncu, teknik direktor yapilmisti. Avrupa liglerinde top kosturan artimisti. Hazirlik maclari ve 4 yil icindeki degisik sampiyonalarda basarili denebilecek sonuclar alinmisti. Ama sonuc gelmedi.
Herkesin 4 yil once soyledigi seyler yine ayniydi: forvetler yok, cok zayif. Paslasmayi oyun saniyorlar ve sonuca gidemiyorlar. Bireysel oyun oynamalari gerektiginde cesaretleri yok oluyor sanki.
Dun Nakata'nin aglayan fotografi vardi spor gazetelerinde. Eh.
Simdi yeni bir teknik direktor aranir. Ama "Japonlari anlayan" biri olsun denir, nedense. Ya birakin, derim. Futbolun da Japonlugu olmaz artik. Japon stili denen seyi olusturmak icin daha bir 20 yil gecmesi gerek, once dunya standardinda futbol oynamayi ogrenin.
Soyle isleri kokten degistirecek birini getirseler. Tam tersi Japonlugu silip atacak, gol atamayanlari takimdan kesecek cesareti olan biri.
2002'den bu yana iyi hazirlandiklairni dusunuyorlardi. Japonlari daha iyi anlayan Zico, Brezilyali Japon liglerinde oynayan usta bir oyuncu, teknik direktor yapilmisti. Avrupa liglerinde top kosturan artimisti. Hazirlik maclari ve 4 yil icindeki degisik sampiyonalarda basarili denebilecek sonuclar alinmisti. Ama sonuc gelmedi.
Herkesin 4 yil once soyledigi seyler yine ayniydi: forvetler yok, cok zayif. Paslasmayi oyun saniyorlar ve sonuca gidemiyorlar. Bireysel oyun oynamalari gerektiginde cesaretleri yok oluyor sanki.
Dun Nakata'nin aglayan fotografi vardi spor gazetelerinde. Eh.
Simdi yeni bir teknik direktor aranir. Ama "Japonlari anlayan" biri olsun denir, nedense. Ya birakin, derim. Futbolun da Japonlugu olmaz artik. Japon stili denen seyi olusturmak icin daha bir 20 yil gecmesi gerek, once dunya standardinda futbol oynamayi ogrenin.
Soyle isleri kokten degistirecek birini getirseler. Tam tersi Japonlugu silip atacak, gol atamayanlari takimdan kesecek cesareti olan biri.
14 Haziran 2006
Geyşaların Mizuage seremonisi
Bir Geyşanın Anılarında gecen bir bolum var. Sayuri, yani kitabin kahramani, cirak geyşayken, "mizuage" zamani gelir. Bakireliğini kaybetme zamani. Sanirim daha 18 yasinda bile yokken. Mizuage icin once Sayurinin olaya hazir oldugu ilan edilir. Sonra acik arttirma baslar. Parayi bastiran Sayuri'nin bakireliğini alma hakkina da sahip olur. Ve bu olay gerceklesir. Dr. Yengec lakapli adam kazanir ve olay oldukca mekanik ve can yakici bir sekilde sonuclanir.
Ilk okudugumda inanamadim. Adeta midem bulandi. Meslegi ne olursa olsun bir kucuk kizin bu ozel aninin bu kadar ortalikta olmasi, bundan kazanc saglanmasi ve "bu degerli sey" icin erkeklerin birbirleriyle yarismasi biraz kadinlik onuruna aykiri geldi.
Sahsen namusa ve bekarete anlamam, onem vermem. (Ne bicim Türksün, Anadolumuzu temsil edemezsin, demeyin. Ben yalniz benim hic birseyi temsil de etmiyorum.) Demek olay bu kadar onemli, o deri parcasi bu kadar onemli bazilari icin.
Bu arada mizuage konusu Wikipedia'ya gore ihtilafli. Dogru olmadigi yonunda gorusler var. Benim Japonlardan endindigim izlenim dogru oldugu yonunde. Sanirim gunumuzde yasal olarak mumkun degil.
Ilk okudugumda inanamadim. Adeta midem bulandi. Meslegi ne olursa olsun bir kucuk kizin bu ozel aninin bu kadar ortalikta olmasi, bundan kazanc saglanmasi ve "bu degerli sey" icin erkeklerin birbirleriyle yarismasi biraz kadinlik onuruna aykiri geldi.
Sahsen namusa ve bekarete anlamam, onem vermem. (Ne bicim Türksün, Anadolumuzu temsil edemezsin, demeyin. Ben yalniz benim hic birseyi temsil de etmiyorum.) Demek olay bu kadar onemli, o deri parcasi bu kadar onemli bazilari icin.
Bu arada mizuage konusu Wikipedia'ya gore ihtilafli. Dogru olmadigi yonunda gorusler var. Benim Japonlardan endindigim izlenim dogru oldugu yonunde. Sanirim gunumuzde yasal olarak mumkun degil.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)