1 Nisan'dan başlayarak 40-74 yaşları arasındaki insanlara zorunlu checkup'dan geçerek risk altında oldukları anlaşılırsa zorunlu sağlık-beslenme terapisi uygulanacak. Bu kanun, Sağlık, Çalışma ve Refah Bakanlığının yeni projesi. Risk faktörleri bel kalınlığının erkeklerde 85, kadınlarda 90cm'den fazla olması, sigara içme, kandaki şeker, yağ oranı ve yüksek tansiyona göre belirlenecekmiş. 5 yıl içinde bakanlık risk altındaki insan sayısını %10 düşurmek istiyor. Bu orana ulaşılamadığı takdirde, bakanlık sağlık sigortası kurumlarına ceza uygulayacakmış.
OECD ülkeleri içinde obesite oranı oldukça düsük olan Japonya'yi bu önlemi almaya iten neden, yaşlanan nüfusun ileride çok daha fazla artacak sağlık giderlerini kontrol altına alma isteği.
Erkeklerde 85cm ölçüsü aslında oldukça dar. Türk erkeklerinde 35 yaş üstünde 85'i tutturmak zor değil mi?. Bu oranların yabancı çalışanlar için de bu şekilde uygulanıp uygulanmayacağinı merak ediyorum doğrusu.
Öte yandan, sağlıklı yaşam için gosterilen çabanın calışma alışkanlıklari ve saatleri için de gösterileceğini umuyorum.
Japon yemekleri sağlıklı diye bilinse de pek çok çalışan plastik kaplardaki "obento"ları alır. Bu kutu yemekler güzel gözükse de kızartmalar çoktur. Sebze azdır, taze sebze hiç yoktur. Evden eşlerinin pişirdiği sefer tasında yemeklerini getirenler çok olsa da gecenin bir vaktine kadar çalışanlar en az bir öğünü mecburen dışarda yer ya da hazır bento alır. Saat 10'dan sonra dönen insanın yürüyüş ya da idmana vakti de olmaz.
Yakında yine "shouganai" denir. "Bizim hayatımız böyle."
Japan, Seeking Trim Waists, Measures Millions
Metabolic Syndrome
"Ortak Renkler", ortak renklerimiz. Bu sayfaları okuyanlar belki kendilerinden bir şeyler bulacaklar benim renklerimde.
30 Haziran 2008
29 Haziran 2008
Softbank iPhone'u kopardı
SoftBank'ın reklamlarda çıkan baba-hoca tam sayfa ilanda şöyle diyor: Kötü, gerginleşmeye başladım. (Rekabet kızıştı, artış hızında bir numara diye.)
iPhone, her fonksiyonu olan, o 12 tuşla rahatça Japonca yazılabilen, TV seyredilen yerel modelleri sollayabilecek mi göreceğiz. SoftBank iPhone'u piyasanın sahibi NTT DoCoMo'ya kaptırmadığı için çok memnun olmalı.
24 Haziran 2008
Japonya'da toplum sağlığı - 1
Son zamanlarda Akihara'daki bıçaklanmalar ve diğer olaylar sonucu yine bu konuyu biraz işlemek istedim. Günümüz Japonya'sında "kapanmayan yara" ne de olsa.
Yine
Yomiuri'deki "Overwork-related suicides climb" başlıklı yazıya atıfta bulunacağım.
Tüm verilen rakamlarda dikkatimi çeken bölüm intiharlarda "işle ilgili nedenler": 30% iş nedeniye yorgunluk, 23% iş ortamındaki sorunlar, 17% başarısızlık-hata yapma, 12% iş koşullarındaki değişiklikler, 18% diğer.
Bu sorunların hepsini gözümde canlandırabiliyorum. Depresyon nedeniyle 3-6 ay izin alanlar etrafta o kadar çok ki! Çoğunlukla çaresizlik ağır basar: ne yapsan bitmeyen iş, toplumun statü ve materyal değerlere verdiği ağırlık, erkeklerde 35 senelik ev borcu, iş ortamında çözümlenmeyen çatışmalar-alaylar.
Şu anda iş yerlerinde bu konularda iyileştirme yapma çalışmalarını gözlemlemiyorum. Yabancı şirketlerde, o da bazılarında, çalışma zamanını sınırlama, sözlü ya da fiziksel tacizi engelleme şirket politikası var gerçi ama, çoğunluğu olusturan Japon şirketlerinde konu çok gündemde değil.
Gündeme hakim olan duygu, her zamanki gibi, "kaygılı kayıtsızlık": "elden birşey gelmez", "shouganai."
Yine
Yomiuri'deki "Overwork-related suicides climb" başlıklı yazıya atıfta bulunacağım.
Tüm verilen rakamlarda dikkatimi çeken bölüm intiharlarda "işle ilgili nedenler": 30% iş nedeniye yorgunluk, 23% iş ortamındaki sorunlar, 17% başarısızlık-hata yapma, 12% iş koşullarındaki değişiklikler, 18% diğer.
Bu sorunların hepsini gözümde canlandırabiliyorum. Depresyon nedeniyle 3-6 ay izin alanlar etrafta o kadar çok ki! Çoğunlukla çaresizlik ağır basar: ne yapsan bitmeyen iş, toplumun statü ve materyal değerlere verdiği ağırlık, erkeklerde 35 senelik ev borcu, iş ortamında çözümlenmeyen çatışmalar-alaylar.
Şu anda iş yerlerinde bu konularda iyileştirme yapma çalışmalarını gözlemlemiyorum. Yabancı şirketlerde, o da bazılarında, çalışma zamanını sınırlama, sözlü ya da fiziksel tacizi engelleme şirket politikası var gerçi ama, çoğunluğu olusturan Japon şirketlerinde konu çok gündemde değil.
Gündeme hakim olan duygu, her zamanki gibi, "kaygılı kayıtsızlık": "elden birşey gelmez", "shouganai."
23 Haziran 2008
Japonlar içecekte fırsatları hiç kaçırmaz
Daha önce de Japonya'daki içecek sektörünün dinamizminden, ürünlerin çeşitliliği ve değişimin sıklığından bahsetmiştim. Çareleri tüketmiyorlar gerçekten.
Bu sefer InfoKapital'de "Ekonomik darlıkta yaratıcılık ve fırsatlar" konusunda yazdım.
Yorumlarınızı yine beklerim!
Bu sefer InfoKapital'de "Ekonomik darlıkta yaratıcılık ve fırsatlar" konusunda yazdım.
Yorumlarınızı yine beklerim!
20 Haziran 2008
Orhan Pamuk ve Kenzaburo Oe'nin söyleşisi
Söyleşi metnini merak edenler İngilizce Yomiuri'deki Oe, Pamuk discuss influences of West'e bakabilirler. İlginizi çeker diye düşündüm.
18 Haziran 2008
Japonca bilenler için Japonya'da çalışmak zor mu?
Tipik olarak Japonya'da yabancıların iş bulması o kadar kolay değil. Bilgi bulmak, şirketlere yaklaşmak zor. InfoKapitalistler'de bu konuyu biraz işledim. İş bulmada yardımcı olan bir şirketen bahsediyorum. İlgilenebileceğinizi düşündüm.
17 Haziran 2008
Japonya özlenir mi acaba?
Bazı yabancılar buraya dayanamayarak hemen ayrılır. Bazısı da (benim gibi) geçen zamanın hesabını artık tutmaz olur. Akışına bırakır olayları. Bazısı da tadında bırakır ve birgün yeni bir mekana uçuverir. Sonra düşünür işte. Bir anlamda geri adaptasyon meselesi bu. Kolay değil.
Geçen ay Türk üniversite arkadaşlarımdan biri New York'a göç ediverdi. Işte onun kaleminden ilk izlenimleri. İngilizce klavyeyle yazmış, değiştirmeden aktarıyorum:
Geçen ay Türk üniversite arkadaşlarımdan biri New York'a göç ediverdi. Işte onun kaleminden ilk izlenimleri. İngilizce klavyeyle yazmış, değiştirmeden aktarıyorum:
Japonyadaki 8.5 senem de bir solukmus sanki, soyle geriye bakinca. Iki hafta oldu tam, Japonyadan ayrilali.
Ozlemedim hic. Beynim hala Japonyayi geride birakmis oldugumun farkinda degil, icsellestiremedim henuz. Ne diyorsunuz siz Turkler, dank etmek? Tatildeymisim gibi sanki, ya da bir is gezisinde. Sanki yarin ucaga atlayip donecek, havaalaninda onumde egilen yer hosteslerini gorup, eve geldim diyecekmisim gibi.
Eger hala haberiniz yoksa Amerikaya, New York'a tasindim (tasindik) demek icin yaziyorum. Ama daha cok, kendime "bitti", demek icin. Sen bu mektubu okurken ben cok uzaklarda olacagim sevgili Japonya.
Ayrilmadan once cok sorulan bir soruydu, neyi ozleyeksin en cok. Cevap veremedim. Insan ozlemeden ne ozleyecegini nereden bilsin. Cok sevdigim seyler var mesela asla Japonya disinda bir yerde bulamayacagim. Ama onlari ozlermiyim, bilmiyorum.
Alisveris merkezinde alinan en ufak bir seyin bile 5 karat elmas almisin gibi ozenle paketlenip, prensese tac takilir gibi paketleme islemi sonunda bana sunulmasini ozler miyim acaba? Farkettim de paketlemek diye bir sey yok Amerikada. Aman fisini atma, geri vermek istersen fissiz kabul etmeyiz. Sirketten birisi de ovunerek anlatiyor. Luis Vittondan bir sey almis, bir sene fisini atmamis, etiketini de cikarmadan giymis. Bir sene diyorum, bir ay degil. Sonra gitmis ben bunu begenmedim diye geri vermis. Iyi haltettin seni gidi cingoz Amerikali seni.
Restoranda, tabagimda oturan balik, sebze ve sairenin bir tablo gibi yemeye kiyamacagim kadar guzel bir sekilde aranje edilmis olmasini ozler miyim acaba? Farkettim de Amerikada yemegin altindaki tabak gorunurse insanlar kendilerini kazik yemis gibi hissediyorlar. Illa dolu dolu olacak o tabak. Balik buyuk degilse, ottur, patatestir, cipstir bir suru kalabalik tabakta. Yemek tabagi degil Mumbai'da paza yeri.
Postaneyi arayip, kutu gondericem gelin alin dememle ayni gunun aksami postacinin kapimda olmasini ozler miyim acaba? Farkettim de Amerikada postaneye kadar yurumem gerekiyormus. Ne geri kalmis yer bu boyle. Timbuktudamiyiz ayol.
Tuvaletimdeki dugmelerin araba yikama yaglama servisi gibi beni yikayip, kurutup, isitmasini ozlermiyim acaba? Farkettim de Amerikada...Tadinda birakalim...
16 Haziran 2008
Depremde erken uyarı
Cumartesi sabahı depremi hissettim. Sonra televizyonda ilk görüntüler geldi. Bıcakla kesilmiş gibi yarılan ya da kesilen yollar, yamaçlar gerçekten yine de ucuz atlatıldığını düşundurdü.
Basında da çiktı, erken uyari sistemi kullanıldı. Ben de TV'de duydum. Şaşırdım da.
Ama bu deprem büyük bir şehirde olsa yine de felaket olabilirdi. Erken uyarıyı insanın duyması, idrak etmesi ve harekete geçmesi için gerekli süre oldukça uzun. İnsan donup kalıveriyor.
Haberler:
MyNet
HaberTürk
Basında da çiktı, erken uyari sistemi kullanıldı. Ben de TV'de duydum. Şaşırdım da.
Ama bu deprem büyük bir şehirde olsa yine de felaket olabilirdi. Erken uyarıyı insanın duyması, idrak etmesi ve harekete geçmesi için gerekli süre oldukça uzun. İnsan donup kalıveriyor.
Haberler:
MyNet
HaberTürk
13 Haziran 2008
Japon çerezlikleri bizde biliniyor mu?
Bu konu biraz bizim yeni şirketle ilgili. Merak ettiğim bir konu:
Japonya'daki çerezlikler bizim Ist.daki evde ve arkadaşlar arasında oldukça popüler. Tuzlu olanlar yağlı değil, bazen kuru balık, yosun ya da sebze gibi minerali yüksek eklemelerle doğal tadında. Tatlı olanlar şekeri az, meyve ya da sebze aromalı.
Resimde soldakiler tatlı, sağdaki, gördüğünüz gibi tuzlu-acı. Tuzlu-acı olan "uma kara kaki-pi", yani çok lezzetli-acı kaki peanuts. "Kaki no tane" pirinçten yapılan, soya sosu eklenen Japonya'da çok çok popüler bir çerez. Kaki, yani Trabzon hurmasının çekirdeği biçiminde yapıldığı için bu isimle anılır.
En soldaki ekşi tuzlanmış Japon eriğinin tadında, içi yerfısığı. Ortadaki benim en sevdiğim "maccha" (yeşil çayın toz haline getirilmişi) kaplamalı. Onunda içi
yerfısığı. Tadı hafif tatlı-yeşil çay acısı.
Türkiye'de biliniyor mu bunlar?
11 Haziran 2008
Dağ Tanrısı
Santory Japonya'daki en büyük içecek şirketlerindendir.
Reklamda iki slogan ilgimi çekti:
Sağ alttaki Tennen Sui: Doğal, saf su. (Ten aynı zamanda gök için kullan bir karakter)
Sol yandaki yazı: İnsan eliyle yapılamaz, Dağ Tanrısı'nın armağanı.
Japonların doğada milyonlarca tanrı olduğuna dair inançları reklamda güzel ifadesi edilmiş.
07 Haziran 2008
Japonlarla el sıkışırken göz göze gelmek
Sn. Cumhurbaşkanını'nın Japonya'ya geldiği gün Hürriyet'te
Japonlarla el sıkışırken göz göze gelmeyin uyarısı başlıklı bir yazı gözüme çarptı.
Haberde belirtilen rehberde verilen öğütlerden bazıları doğru ama bazıları değil. Bu rehberi yazan gerçekten Japonlarla iş yapmış mı, yoksa özellikle batıda çok yaygın "Japonlara iş yapma" ile ilgili 20 yıl önce yazılmış kitaplardakileri mi özetlemiş merak ettim doğrusu.
Benim yorumlarım şöyle:
Japon muhataplarla el sıkışırken göz göze gelmekten kaçının: Bu doğru değil. Yalnız genç değil, pek çok orta yaşlı Japon özellille yabancılardan samimi ve kuvvetli bir el sıkma bekler. El sıkışma adetinin aslında olmadığını da belirtmeliyim.
Derin nefes alıyorsa görüşme olumsuz: Bunu ayarlamak ve anlamak da zor.
Yaşa ve ağarmış saça prim verir. Japonlar yaşa ve ağarmış saçlara prim verdiğinden, müzakere heyetinde mutlaka kıdemli bir firma temsilcisi bulundurun: Bu tamamen iş yapılacak sektöre, karşı tarafın şirket kültürüne göre değişir, genelleme yapılamaz. Tam ters etki de yapabilir.
Japonlarla el sıkışırken göz göze gelmeyin uyarısı başlıklı bir yazı gözüme çarptı.
Haberde belirtilen rehberde verilen öğütlerden bazıları doğru ama bazıları değil. Bu rehberi yazan gerçekten Japonlarla iş yapmış mı, yoksa özellikle batıda çok yaygın "Japonlara iş yapma" ile ilgili 20 yıl önce yazılmış kitaplardakileri mi özetlemiş merak ettim doğrusu.
Benim yorumlarım şöyle:
Japon muhataplarla el sıkışırken göz göze gelmekten kaçının: Bu doğru değil. Yalnız genç değil, pek çok orta yaşlı Japon özellille yabancılardan samimi ve kuvvetli bir el sıkma bekler. El sıkışma adetinin aslında olmadığını da belirtmeliyim.
Derin nefes alıyorsa görüşme olumsuz: Bunu ayarlamak ve anlamak da zor.
Yaşa ve ağarmış saça prim verir. Japonlar yaşa ve ağarmış saçlara prim verdiğinden, müzakere heyetinde mutlaka kıdemli bir firma temsilcisi bulundurun: Bu tamamen iş yapılacak sektöre, karşı tarafın şirket kültürüne göre değişir, genelleme yapılamaz. Tam ters etki de yapabilir.
03 Haziran 2008
Bu adamlar neye bakıyor?
Bu adamlar ellerinde zoom mercekli kameraları ve tripodlarıyla sevdikleri model trenin o istasyondan geçmesini bekliyorlar. Özellikle hafta sonları çok yayındır.
Tren meraklısı çok. Bazıları Japon Demiryollarının zaman-model çizelgelerini neredeyse ezberler. Demiryolu müzeleri vardır. Gösteri amaçlı buharlı trenler bazen çalışır, insanlar bşnmek ve görmek için kuuyruğa girer.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)