16 Mayıs 2008

Ortak Renkler Google'da Bir Numara!

"Japonya'da yaşam" diye yazıp arama yapınca Ortak Renkler 1 Numara. Bunu görmek beni oldukça sevindirdi.

2 seneden fazladır sürdüğüm bu blog, kısıtlı da olsa sadık bir okuyucuya ulaştı. Herzaman herkese sık yanıt veremesem de olabildiğince devam etmeye çalışıyorum.

Bu arada iki yeni projem var. Şirket işlerinden bağımsız, hobi olarak devam etmek istediğim:

Commoncolors.net altında "Orada Bir Yer" blogu. Japonya dışındaki gezilerimi buraya aktardım. Hedefim kafayapısı, bakış açısı benzer, Türkçe arkadaşlara yazarlığı açmak. Kendi kendine bir siteyi devam ettirmek zor, sürekli geziye gitmek ve yazmak da. Ama arada bir de olsa pek çok insan gezilerini yazsa harika bir site olur diye düşünüyorum.

Commoncolors Project kod adıyla anılanacak şimdilik. Yine Commoncolors.net içinde bu sefer İngilizce, gezinin biraz ötesinde, dünya kültürlerini gözlemleyen, şahitlik yapan, yalnızca yazılı ortam ile kısıtlı kalmayıp görsel ve sesli medyayı da kullanan bir katalog-site. Bunun oluşması zaman alacak, çunkü insanlara ulaşmak, sonra sinerjiyi yakalamak falan hızla olan şeyler değil.

14 Mayıs 2008

Japonya'da şirket kurarken - 2

Bakanlık
İkinci aşamaya geçmek için günleri ayarladık. Bu sefer de cebimizde makbuzumuz, çantamızda onaylanmış tüzüğümüz, paramız, Adalet Bakanlığına bağlı bölge Hukuk İşleri Bürosuna gittik. Bizim gittiğimiz büro Tokyo'da yabancıların pek takılmadığı bir bölgede olsa gerek, tabii işlemleri yapacak amca yine bizi görünce biraz dumur oldu. Şöyle bir göz ucuyla baktı. Gerekli belgeleri sıraladı, yani "bunlar bunlar tamam mı bakalım ki buraya geldiniz?" der gibi.

Biz de kağıtları falan çıkardık. En önemli şeyler, tabii onaylı tüzüğün yanında, kendi kişisel mühürlerimiz (inkan), mühürün sahipliğin, kanıtlayan belge (inkanshoumeisho) ve şirketin mühürleriydi.

Hatırlatmak isterim ki Japonya'da resmi işlerde imza değil, mühür kullanılır. İlk geldiğimde banka işlerinde oldukça zorlanmıştım. Bu yüzden mühürler çok önemli.

Amca herşeye şöyle bir baktı. Artık güveni gelmişti, çünkü herşey tamamdı. İşlemi resmi olarak başlatması için gerekli pulu almak için bizi karşı binadaki pulcuya gönderdi. Pul (evet inanması zor ama) 150 bin yen (1500 dolar civarı) değerindeydi. M. Masato "aman dünyanın en pahalı pulunu kelebek gibi tut" derken, benim derdim pulu bir yere yapışmadan aynı zamanda da rüzgardan uçmadan yerine ulaştırmaktı. Neyse kazasız pul yapışması gereken yerlere yapıştı. Kişisel mühürler basılması gereken 5-10 yere basıldı (mesela sayfaların kenarlarına da yarım olarak - nedense.)

İki gün sonra işlem tamamlandı. Resimdeki en altta yer alan belge sirketin kuruluş sertifikası (tohon), üsttekiler de sirket mührünün kayıtlarıyla ilgili.

Artık resmi olarak şirketimiz kuruldu.
2 ay içinde vergi dairesine kayıt yaptırmak ve süresi içinde ikimizden mevcut yönetim kurulunu toplamamız gerekiyor.

(Arkası var...)

09 Mayıs 2008

5 Mayıs Çocuklar Bayramı


Kodomonohi
KodomonohiKodomonohi
KodomonohiKodomonohi
KodomonohiKodomonohi
KodomonohiKodomonohi


Bayramın tam olarak Japonya'da ne zaman başladığı ve kökenleri tam olarak bilinmiyor. (Her özel günde olduğu gibi) Çin'de ay takviminde 5. ayın 5. gününde kutlanan bir Ejderha Kayıkları Yarışması Festivali varmış. Kökende bir benzerlik olsa da Japonya'da 1948'den beri resmi olarak Çocuk Bayramı. Aslında çocuk dense de geleneksel olarak uygulanması "erkek çocuklarının bayramı." (3 Mart kız çocuklarının.)

Erkek çocuğu olan evler her bir çocuk için bir tane cubuğa ya da iplere bir koi (sazan?) maketi takıp rüzgarda dalgalandır. Buna "koi nobori" (koi tırmanışı) denir. Koi nehirlerde akıntıya karşi yüzen bir balık olduğu için erkek çocuklarınin sağlıklı ve dayanıklı olmasını temsil eder. Evlerde bugün için dolaplardan çıkartılıp sergilenen bebek setinde mutlaka yer alan samurai kaskı ve Kintaro da yine aynı kavramları simgeler. (Kintaro, Heian döneminden gelen çocukken çok güclü olduğu rivayet edilen bir kahraman.)

Mayıs'ın bu zamanlari hava nemsiz, rüzgar hafif serince eserken evlerin balkonlarında, bahçelerinde koi yüzer durur. Çocukların artık çok doğmadığı ve seslerinin azaldığı bir ülkede hala biraz umudun var olduğunu hatırırcasına.

(Japonca bu sitede başka resimler bulabilirsiniz:)Koi nobori no mame chishiki

02 Mayıs 2008

Peki bu şirket ne yapacak?

Ben şirket kuruyoruz diye yazmaya başlayınca merak ettiniz doğal olarak: ne iş yapacak bu şirket, plan ne, diye. Haklısınız.

Herşey sırayla. Web sitesini açtığımız zaman size de kendi cümlelerimle ne yapmak istediğimizi yazarım. Şu anda web'i, stratejimizi, ilk adımlarımızı ve kalan bürokratik işlerimizi toparlamaya çalışıyoruz.

Biraz sabır:)

01 Mayıs 2008

Japon renklamlarının absürd'lüğü



Japon reklamları kendi içinde Japonlar için anlamlı olan, ama yabancılar için alışık olmayan konular, göresel ögeler içerir. Japonlar için reklamlar bir duygu uyandırma aracıdır: alışma, özlem, şaşırma, yakınlaşma, özdeşleşme vb. Çoğunukla komik. Ve hatta absürd. Ürünün kalitesi, fiyatı ve özellikleri çoğunlukla anlatılmaz ya da öne çıkarılmaz.

Bu yazıdaki resimler köpek maması ya da ev reklamı değil. Softbank mobile'ın reklam serisi. Softbank Yahoo Japan da dahil olmak üzere pek çok şirketin, bu cep telefonu şirketinin de sahibi. Vodafon Japon pazarından çekilince şirketi devralmıştı. Son zamanlarda pazar payını en fazla büyüten cep telefonu şirketi oldu. Gençler için çekici dizayn ve fiyat politikaları etkili oldu bu büyümede. Vodafon, Japon tüketicisi için bir anlam ifade etmeyen ama "global" telefonlarını satmak için ne uğraşmıştı oysa!

Bu reklam serisinde evin babası bu beyaz köpek, öğretmen. Ailenin kızı Softbank'ta çalışıyor. Anne bir okulda müdüresi, abi de (yine nedense) zenci.





Sol baştaki en sevdiğim reklamda baba uzuuun bir Japonya turu yapar; birşeyleri, onu bir yerlede bekleyen birini beklerken evden telefon gelir, eve döner. Tema; 24 saat aile içi konuşma bedava.
İkincisinde, baba okulda bir öğrenciyi cep telefonu kullandığı için azarlarken ve öğrenci ucuzluğa dayanamadığını anlatırken müdüre hanım gelir ve "eğitim azarlamakla olmaz" der. Yanıt "peki hanım", "okulda müdüre hanım diye çağır", "peki". Eve gelince "yemek ne zaman hazır olur müdüre hanım?", "evde müdürü falan bırakalım". "Uf çok karışık..."
Alttakinde oğul babayı yıkarken Softbank'ın fiyatlandırmasını anlatır. Su çok sıcak gelir! (O kadar.)

Bilmem bu yazının başlığını neden böyle koyduğumu anlatabildim mi?

27 Nisan 2008

Japonya'da şirket kurarken - 1

Noter
Geçen yıl şirket kurmaya karar verdiğimiz zaman, bir arkadaşın tavsiyesiyle babacan bir vergi uzmanı bulmuş ve ziyaretine gitmiştik. Lafı uzatmadan ne istediğimizi anlatmış ve bize yardımcı olmasını istemiştik. O da kaba taslak bir hesap yapmış ve kendi ücreti de dahil olmak üzere bu işin bize 350 bin Yen'e patlayacağını söylemişti. Buna şirket için ortaya koymamız gereken öz sermaye (kapital) dahil değildi. (Japonya'da anonim şirket kurmak yeni kanunlara göre 1 Yen gerektiriyor. Ama aslında masraflar vb. düşünülünce bu ancak kağıt üstünde olası.)

Sonra biz dökümanları bir araya getirip de işi ciddileştirmeye başlayınca amca birden bir email gönderip yeniden hesap yaptığında işin 500 bin Yen'i bulacağını anladığını söylemişti. Ben de kibarca ortağımla bu masrafı konuşmam gerektiğini söylemiş ve bu işten vazgeçmiştim. Açıkçası bu yanıt hiç Japonca ve profesyönel gelmemişti.

Sonra M. Masato'yla uzun uzun konuştuk ve bu işi, yani şirket kurma işlemlerini kendimiz yapmaya karar verdik. En büyük engel, ya da göz korkutan şey, aslında mevzuatı tam bilmememizdi. Malum bizim Türkiye'de de diğer ülkelerde de bu işlerin dili bile karışıktır. İnsan bezer ve "bir bilene" yani avukata falan verir. Ama M. Masato bu işi kendi kendimize yapabileceğimize ikna etti beni.

Web'deki bilgiler, bazı Kobi destek merkezlerine ziyaretler falan...Sonuçta yapılması gerekenleri anladık ve en önemli belgeyi, şirket tüzüğünü kendimiz hazırladık.

İlk resmi işlem bu tüzüğün noterce onaylanmasıydı. Bir sabahın dokuzunda Tokyo'da Shinbashi tarafındaki bir noter bürosundaydık.

60'ının üstündeki noter ve yanındaki (Japon Office Lady-OL usülü) bayan çalışanlar için unutamayacakları ve arkadaşlarına anlatacakları bir gün olsa gerek: İki yabancı kapıda ve işlem yaptırmak istiyor. Zavallılar şaşkınlıktan dumur oldular! Oldukça alışılmadık birşey olmalı. Acaba ne istiyorlar, Japonca konuşuyorlar mı, falan.

Bu dumur durumunu atlattıklarında bizim dökümanların tamam olduğunu, niyetimizin ciddi olduğunu, Japonca konuştuğumuzu, hatta okuduğumuzu ve herşeyin normal seyrinde gidebileceğini anladılar. İşlemlerin gerisi kolayca bitti.

Noter amca bizim zararsız ve iş bilen olduğumuza inanmış olmalı ki, kağıtlarımız onaylandıktan ve makbuzlarımız kesildikten sonra yanımıza yaklaştı ve Fransız olup olmadığımızı sordu. (Neden Fransız?? Pek çok Japon Türkçenin kulağa Fransızca gibi geldiğini söylediğini hatırladım.) Türk olduğumuzda ufak bir dumur daha geçirdi. Ofisteki bayanlar fısıldaştı, kikirdedi. Ve biz derin selam vererek kapıdan çıktık.

Cebimizde makbuzumuz, çantamızda onaylanmış tüzüğümüz vardı. İlk aşama sorunsuz bitmişti. Bundan sonrası Adalet Bakanlığına bağlı Hukuk İşleri Bürosuna gitmekti.

23 Nisan 2008

Üniformalar ve kimlik

Üniformalar
Yukardaki resim Shinjuku istasyonundan. Bu kostümlü kız modaları Japonya'da insani ilk şaşırtanlardan. Gerçek üstü bir masal dünyasından çıkmış erotik prensesler. Anime kahramanları gerçek hayatta gibi.

Japonya resmi olsun olmasın bir üniforma cenneti. Bugün bu konuyla ilgili harika bir yazı okumuştum. Uniforms and Uniformity başlıklı yazıdaki şu paragraf ilginç:

In some ways uniforms nowadays actually turn their original concept on its head in the sense they are often being worn as an expression of individuality and identity, albeit associated with a group.....The question of personal identity relates more to which group one identifies with, and which group one has rejected, rather than being 'groupless.'


İşte fotoğraftaki olay.

20 Nisan 2008

Dış baskı sonucu Enka dinleyenler arttı (mı ne!)

Jero ile ilgili yazımdan sonra onun ünü daha da arttı. Dün TV'de onunla ilgili program vardı, Kyoto'daki konser ve gezisiyle ilgili. Tabii herzamanki yorumlar: yemek yerken çubukları ne kadar iyi kullanıyor, Japon yemeklerini yiyebiliyor, Enka söylüyor, tabii büyükannesi Japon olduğu için. (Sanki kanında Japonluk olmayanlar bunları yapamaz gibi...!)

Jero'nun blog'unda dünden bugüne programla ilgili 93 yorum vardı.

TBS'in müzik listesi programında ilk defa bu kadar Enka ilk 20 deydi. Jero'nun Okyanus Karı-Umi Yuki'si 10. sırada, 8 haftadır listede.

Ganbatte Jero!

17 Nisan 2008

Singapur'un enerjisi

SingaporeSingapore
SingaporeSingapore
SingaporeSingapore


Sizler benim sakura resimlerine bakarken ben geçen hafta Singapur'daydım. Her ziyaretimde çok beğendirim, hatta yaşanacak yer diye düşündürüm (yok aslında Japonya'dan şikayetim, ama insan bazen düşünüyor işte.)

Singapur 2007 verilerine göre nüfusu 4.5 milyondan fazla olan bir ada devleti. Yaklaşık 1 milyon yabancı da bu rakama dahil. %70 den fazla Çinli, %13'u Malay, %9'u Hintli, gerekalani da diğer etnik gruplar. Bu nüfus yapısıyla Singapur ufak bir Birleşmiş Milletler gibidir her zaman. 1963'te Ingiltere'den, 1965'te de Malezya Birliği'nden bağımsız olan ülke, kişi başına düşen milli gelirde ilk 20'ye girdiğinden, zenginler arasında sayılıyor. Sokaklarda büyük bir enerji var, şehir uyumuyor.

Singapur aynı zamanda bir yasaklar ülkesidir. Sokakları kirletmenin, içkili araba kullanmanın para cezaları çok ağırdır. Basit şeyler için binlerce dolar ödetirler. Uyuşturucu bulundurmanın cezası ise kesin idamdır, ülkeye tüm giriş formlarında yazar. Yani temizliğin, guvenliğin ve düzenin bir bedeli var.

Singapur gezilecek bölgelere ayrılır. Orchard Road, devasa alışveriş merkezlerinin dizildiği cadde. Little India ve China Town birer şhir içinde şehir. Arab Street, büyük ve göz alıcı Sultan Camii'nin olduğu yer. Sentosa, Singapur'a bağlı 5km2'lik dinlenme ve tatil adası. Kumsallar, oteller ve değişik temalı parklarıyla (mesela Kelebekler Parkı, (pembe) Yunus Lagunu, Akvaryum) iyi bir sayfiye yeri.

Fazla bilinmeyen Singapur'a özgü kavram ve terimlere değinmek istiyorum:
- Peranakan, Baba-Nyonya: 15. yy'dan sonra Maley yarımadası ve Endonezya'ya yerleşmiş Çin kökenlilere verilen adlar. Baba erkekler, Nyonya bayanlara denir.
- Hawker centre: Dişarda, satıcıların toplandığı alanlardaki yiyecek satan dükkanlar. Malezya ve Singapur'da çok yaygındır, ucuz ve (herzaman öyle gozükmese de) temizdirler.
- Aslan başı: Singapur'un sembolüdür. "Singa Pura", Aslan Şehri demektir.
- Singlish: Singapur'luların konuştuğu İngilizce. Yerel kelimelerin, telaffuzların karısmasıyla insanları bazen anlamak çok zor oluyor. En basitinden cümlelerin sonuna bir "la" ekleyiveriyorlar. "I will take you to Little India-la!"

03 Nisan 2008

Sakuralar hala dayanıyor

SakuraSakura
SakuraSakura
SakuraSakura

Sakuraların ömrü kısa olur. Güzelliğin ya da gücün geçici olduğunu hatırlatır bizlere. Sakuraların açması kadar döküldüğü zaman da görmeye değer bu yüzden.

Gündüz görüntüleri Tokyo Shinjuku Gyoen Parkından. Gece olanlar benim evin yakınlarındaki küçük, sokak arası bir bahçeden.